Hakikatten üstün hiçbir hak yoktur. Tüm naslar, emirler ve bir dinin tüm vasıtalarının yeter sebepleri hakikat içindir. Ruhun Allah'a bedenin dünyaya ait olmasıdır. Ömrü Allah'la beraber olanın dünyaya sırtını dönmesidir. Allah’la beraber olmak aklın hakikat dairesine teslimidir.
Ruhun hakikat ve iyilik tarafından verilen huzura bağlanmasıdır. İnsan hakikati; kendi hakikatini bulmak ve savunmak için arar. Hakikat dairesi kendisinden Allah'a , Allah'tan ise kendisine doğru olanlar ancak hakikatlerinin doğruluğunda ısrar ederler. Hakikat insanın karşısına bazen bir gonca yumuşaklığında bazen de bir taş kadar sert olarak çıkar. Bu insanın imanı ile imtihanıdır. Her insan kendi hakikatinin peşi sıra yürür, kötülüğe karşı iyilik, zulme karşı adalet, çirkinliğe karşı güzelliğin ve erdemin kalbe akışını sağlamak için. Hakikat belinde kambur taşıyan bir ihtiyarın yükü kadar ağır ve küçük bir çocuğun avuçlarındaki kalbi kadar hafiftir. Hakikat zahirin bâtını değil, bâtının zahiri kuşatmasıdır.
Asıl olan düşüncenin hakikatliğidir. Akan suyun en sert kayaları aşındırarak bir iz bırakması gibidir insanda. Bencillikten tarafsızlığa, hırstan huzura geçirir, bedeli ne olursa olsun hakikatle insan yücelerek kainatla uyum içerisinde olur. Hakikat kaybedilmişse ruh kendisini zahirin kaprislerine terk eder. İrade ve güzellik hakikatin eşidir. Hakikatle ulvileşen ruh, insanın kendisini aşmasına ve insanın soylu bir varlığa dönüşmesini sağlar.
Hakikatin eşiğini geçmiş insan dünyanın çizdiği yönün değil de Allah'ın kendisine gösterdiği yönün talibi olur. Hakikati sahip olduklarında değil tüm ruh dünyasına yön veren derin tefekkür dünyasında arar. İmansız, insani olmayan yatay haldeki bir dünyadan ahireti merkeze alan, buz kesmiş dünyayı rahatlatan, iyiliklere ve ilahi muhataba şehadet eden bir hayatı yaşamak ister. Hakikat insanı aslına rücu ettirir. Allah’la muhabbettin güzelliğinin kalbe girmesi kalbin heyacanının tadına vardırır. İnsanın yaptığı hataları mağlup eder ve insanın bir vasfı olur. Kötülüklerin kökü olan kibir ve kin nefsin öldürülmesi ile çöp kovasına atılır. Kişi hakikate erdiğinde hakikat kendisini Allah'ın iradesine teslim eder.
Hakikat insanın sebeb-i vücududur, büyüklüğümüzü oluşturur ve küçüklüğümüzü bize gösterir. Hakikatin dışında hiçbir gerçek büyüklük yoktur. Şayet hakikatin içimizde hayat sürmesini arzuluyorsak biz onda hayat sürmeliyiz yani olmamız gerekenlerin hepsidir hakikat. İnsan ahiretteki iyi kalma hesabını dünyadaki iyi kalma çabası ile öder. Hakikat anlam ve varoluş sebebini bilmesidir insanın. İnsanın dünyayla olan irtibatı Allah'la olan irtibatına dayanır. İnsan kendisini Allah'a verdiği sürece aynı zamanda tevazu ve hayırseverlikte insana cömert davrandığı sürece kendi hakikatinin farkına varıp başkasının hakikatine de ehemmiyet verir.
Başkalarının günahını taşımaktan, ölü etini yemekten vazgeçip erdemin, doğruluğun ve güzelliğin ihtişamın da kaybolur. Yolun doğruluğunda değil kendi yolunun doğruluğunda yürümeli. Yanlış ve çirkin hatalardan nefret ederek savaşmalı. Bu dünyanın hatalarından nefret ederek savaşmalı . Bu dünyanın tüm kör düğümlerini çözen yüce iyiliğin münevver sakin heybetine dair umudunu asla kaybetmemeli.