Kadın aslında Türk ve Kürt toplumunda hep ayrıcalıklı yerini korumuştur. Hele doğudaki ataerkil yapı içinde kadının dışlandığı veya horlandığı gibi bir imaj olmasına rağmen aslında kadın burada kendine büyük bir hareket alanı yaratmıştır.
Önce anne olarak büyük hükmetme gücüne sahiptir. Kadın belki zayıftır ama anne, sarsılmaz bir güce ve otoriteye sahiptir. Kadın, anne olduğunda güç ve iktidarının doruğundadır. Osmanlı Padişahların anneleri veya diğer hükümdar eşleri bunlara örnek gösterilebilinir. Anne, toplumda her zaman eşini temsil etmiş, çocuklarını yönetmiş, erkek çocuklarının evliliklerine ve aile hayatına sonuna kadar karışmış, toplum ataerkil olmasına rağmen kadına bu konuda ucu açık geniş bir satatü sağlanmıştır.
Kadın elde ettiği bu zaferi çoğu zaman oğlunu hemcinsinden yani gelininden kıskanmış, hayatı herkese zindan etmiştir. Bu kısır döngü sürekli böyle devam etmiştir. (Hatta dünyanın ilk yazılı mektuplarından birisi Hititli bir kadının kocasına gönderdiği kil tabletli metinde kaynanasından şikayetler vardır. )
Gelin ise oğlanı cinselliğiyle, işvesiyle, nazıyla, edasıyla elinde tutmaya çalışmıştır. Hele yeni evlenen gelinlere ablaları, anneleri, yengeleri hatta babaları bir erkeği nasıl elde tutması gerektiği konusunda nasihatlar vermeye çalışmışlardır. Bu nasihatları verirken kendisinin en büyük rakibinin de kaynanası ile eltileri olduğunu vurgulamışlardır.
Yeni gelinin oğlanı elde etme mücadelesinde oğlan tarafı da sıkı bir şekilde hazırlanarak karşılık vermeye çalışmıştır.
Anneler oğullarını karşılarına alarak gelen kadını eğer elinde tutmak istiyorsa, hükmetmek istiyorsa ilk geceden kedinin bacağını ayırması gerektiği anlatırlar. Bazı saftirikler, burada kedinin bacağının ayırılmasındaki mecazı gerçek sanıp bu fiili vahşice yerine getirirken, çoğu verilen mesajdan kadının gözünün ilk günden korkutulması gerektiğini anlamış ve korku geleneğini yaratmışlardır.
Evlilik iki tarafın birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi ve birbirlerine hükmetme süreci ile başlamıştır. Burada yanlış olan ve hatta tabiata da aykırı olan durum budur. Çünkü evlilik, iki kişinin tek kişi olma sürecidir. Kadın ve erkeğin birleşerek insan olma mücadelesidir.
Evlilik, aynı zamanda dinimizi de korumaktadır. Ayrıca evlilik bir peygamber sünneti olduğundan büyük zatlar, bekar olarak ölmek istemezlerdi.