İnsan artık başkaları tarafından köle olarak alınmıyor, satılmıyor ama kendi isteğiyle gönüllü köle oluyor hem de kölelikten hiçbir zaman kurtulmamak arzusu ile.Köleleştirilen zihniyet özgürlüğünü öyle çabuk ve kesin bir şekilde unutur ki , özgürlüğü tekrar alabilmek için uyanması çok mümkün olmaz.
Öyle özgürce ve gönüllüce kulluk eder ki ona baktığımızda sanki özgürlüğünü kaybettiğini değil de köleliğini kazandığını sanırız. (Etıenne D.B) Kölelik bir süreliğine giyilmiş hüküm değil, bir başkası tarafından verilmiş bir ceza da değil insanın kendisini özgür saydığı, dünyaya dönük ne kadar ruhsuz ama bedensel hazlara yönelik çabalara teslim olma hükmüdür. Köleliğin bütün anları insanı gerçeğe uyanmayacak bir tasarım halinde şekillendirilmiştir.
Zaman zaman insanı düşünceye dalmasın diye düşünce hayatından uzaklaştırmak adına büyük arenalar inşa edilmiş (Roma halkına karşı bu hoş zehri, kulluğu tatlı hale getirmiştir.) İnsanın düşünsel ideallerini akla ziyan eğlencelerle arena çukurlarına gömmüştür.Günümüzde ise arenaların görevini teknoloji( Dijital Sömürü) her bireyin yanıbaşında, evinde, arabasında, iş yerinde, dışarıda, içeride yani avuçlarının içindeki müebbet köleliğin yeni tasarımı almıştır.
Müebbet kölelikhaz karanlığına gömülmüş özellikle bedenin zihni esir alan hükümranlığı tarafından bir kader taşıyıcılığına dönüşmüştür. Bilinmeyen ve farkında olunmayan dar ve aptal müşteriler, zincirleri ellerine alarak insanları köleliğin havuzuna hapsederler. Müebbet kölelikte kitleler birbirinden etkilenerek yada birbirini etkileyerek eşyanın anlık tüketimdayatmasını kendi refahının devamı için sürekli canlı tutmaktadır.
Eşyaya tapma işi zayıf İnsanın kalbinde hep mevcut olduğundan insanın özgür düşünmesine de sürekliegemen olmuştur. Köleliği; çekici kılıp arzuları sürekli artırarak ,ilgiyi yüksek tutaraksahiplendiği hayatları ve bedenleri ortadan kalkana kadar, sürekli eleştiren unsurlara karşı diri tutmak isterler. Sürekli özgürsün diye telkin edilen insan, birçok nedenden dolayı özgürlüğü elinden alınmış, sürekli kazanma ve biriktirmenin kölesi olmuştur.
Bu yüzden kölelik sabit bütüncül ve kesinlikle analitik olmayan efendilerin(unsurların) iradesine göre dizayn edilmiş bir sistemdir. Her seferinde kendilerini değişen ve dönüşen konjoktürün taleplerine uydurarak ve kendilerini ona göre ayarlama gayreti içine girerler. Müebbet kölelikte güçleri azaltmak için onları birbirine eklemenin değil de onları artırmak ve onlardan yararlanmak üzere birbirlerine bağlanmanın peşindedir.
Hiçbir güç kendinin altında olan iyi ve sürekli bir kimsenin uzun süreli kalmasını istemez. Kendine tabi kılınmış olanları tekdüze ve kitlesel bir şekilde dize getirmekten ve onları ayırmakla çözümlemekle farklılaştırmakla bu ayrışma süreçlerini gerekli ve yeterli tekilliklere kadar götürmektedir. (m.foucault) Aşırı ve hızlı değişen teknolojinin görünürde insan yaşamını kolaylaştırıcı algısı aslında insanı özgür ve yarı Tanrı havasına sokmaktadır.
Oysa insan yaşamını ana karnından itibaren başlayan ve ölümüne kadar devam edecek kayıtlarla gözlemlerle terbiye etmesi gerekmektedir. Güç ilişkilerini belirleyen törenler birbiriyle kesişen çoklu efendilik, tabiat bağları, gittikçe yükselen bireyselleşme eğilimleri, bireyleri bu dünya düzeninde kontrol altında tutmak için bireyin özgün bütünlüğü kanunsal düzen tarafından sakatlanmış ve kontrol altına alınmıştır.
İnsan kendine ait olan hiçbir şeyle övünemez, hatta tam tersi kendisine dayatılan kiralık mutluluklarla övünür hale gelmiştir. Çünkü zihin sizin değil, göz ,el,ayak sizin değil, sizin sahiplerinizin.Eğer insanlar insanlığa dair sahip oldukları özleri koruyamazsa kendilerinin köleleşmesine izin veriyorlar demektir.
Kölelikte insanlar kendilerini esir alan unsurlar için kolay kolay mücadeleye girmezler. Kendilerini bağımlı, uyuşmuş ve köleliği özümseyecek birçok şeye karşı öğretilmiş ve öğrenilmiş alışkanlıkların vazgeçilmez unsuru sayarlar. Doğrusu asıl sahibi oldukları yaşamlarını bir kiracı gibi yaşarlar.