Uhud savaşından sonra Hz. Ali "Benu Nadr" Yahudilerinin hainlikleri üzerine bu kabile ile yapılan muhasarayı bizzat idare etmişti. Her zor zamanda Ali (ra) da Resulullah'ın (sav) hep yanı başında olmaya çalıştı. Bu muhasarada ve tüm savaşlardaki çarpışmalarda Hz. Ali kahramanca döğüşmüş ve müşriklerin en meşhur savaşçılarını öldürmüştür. Hudeybiye barışında sulh şartlarının yazılmasında o memur edildi. Hz. Ali (ra) anlaşma metnini yazmaya söyle başladı: "Bismillâhirrahmânirrahîm . Muhammed Resulullah...." Yani anlaşmaya besmeleyle başladıktan sonra, “bu anlaşma Allah'ın Resulü, Muhammed bin Abdullah ile Suheyl bin Amr arasında bir anlaşmadır” şeklinde bir başlık yazdı. Ancak Mekke müşriklerinin temsilcisi Suheyl, bu ifadeye itiraz ettiler. Hz. Peygamber, "Resulullah" yerine "Muhammed b. Abdullah" yazmasını Hz. Ali'ye söylemiş fakat Hz. Ali "Resulullah" ifadesinin yazımında ısrar etmiştir. Ali (ra) ben “Resulullah” ifadesini silemem deyince, Resulullah (sav) besmele ve Resulullah ifadesini yazan yeri kendisine göstermesini söyledi. Ali (ra) kelimeleri gösterdi ve Resulullah (sav) bizatihi bu iki kelimeyi sildi.
Dersler ve ibretler:
- Yolda yoldaş, cenk meydanında cengaver, gereğinde mahir bir diplomat…
Resulullah'ın (sav) terbiyesinde yetişen asabın (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) neredeyse hepsi de böyle fedakar ve maharetli idiler. Onların neden o kadar kısa bir zamanda, öylesine insani bir inkılabı başardıklarını, buradan da net olarak anlayabiliriz. Nitekim insaflı birçok batılı fikir adamları, Resulullah (sav) ve ashabı hakkında birçok methiyelerde bulunmuşlardır. Resulullah'ın (sav) bilinen yüzlerce mucizesinden hiçbiri olmasa bile, onun kısa bir zamanda, “eşkıya bir toplumu, evliya bir topluma dönüştürmesi, mucize olarak yeter” şeklinde itiraflarda bulunmuşlardır. Evet ashabı kiramın, her biri üstün şahsiyetleri, eşsiz ahlakları, erdem ve onurlarıyla Resulullah'ın (sav) birer mucizesidirler desek, yanlış olmaz. İşte ta çocukluğundan evleninceye kadar Resulullah'ın (sav) haneyi saadetinde ve onun eğitim ver terbiyesinde gelişen Ali (ra) elbette bu mucizelerdendir.
- Ashabı kiramın peygamber sevgisi, lahuti bir aşk seviyesindedir.
Bu sebeple onların Resulullah'a (sav) olan saygı ve sevgilerini, sıradan insanların anlaması mümkün değildir. Hatırlayalım Hasan-ı Basri (ra) onlar hakkında şöyle diyordu: "Vallahi, yetmiş Bedir’liye yetiştim, çoğu kez giydikleri sof idi. Eğer siz onları görseydiniz deli sanırdınız. Onlar da sizin iyilerinizi görselerdi “bunların ahiretten bir nasibi yok” derlerdi. Kötülerinizi görselerdi, “bunlar hesap gününe inanmıyorlar” derlerdi."(Ebu Nuyam, Hilyetu’l-Evliya, Kahire, 1394-1974, 2/134) onların her biri Resulullah'a (sav) seslenirken kemalı edeple ve yüreğinin en derininden; “Fidâke ebi ve ummi” yani “anam babam sana feda olsun, buyur ya Resulullah” derlerdi. Ama bu öylesine söylenen bir söz değildi. Onların pek çokları, hayatlarında bunu fiili olarak ve mükerreren ispat ettiler.
Üstad Said Nursi (rh.a) şöyle der: “Nübüvvetin velayete nisbeti, Güneşin ayn-ı zâtıyla, âyinelerde görülen Güneşin misali gibidir. İşte daire-i nübüvvet, daire-i velayetten ne kadar yüksek ise, daire-i nübüvvetin hademeleri ve o güneşin yıldızları olan sahabeler dahi, daire-i velayetteki sulehaya o derece tefevvuku olmak lâzım geliyor. Hattâ velayet-i kübra olan veraset-i nübüvvet ve sıddıkıyet ki, sahabelerin velayetidir; bir veli kazansa, yine saff-ı evvel olan sahabelerin makamına yetişmez.” (Sözler, s. 491)
- İslam düşmanlarının, Allah'ın (cc) adının dahi anılmasına tahammülleri yoktur.
Ancak onlar ne yapsa da Allah'ın (cc) nurunun tamamlanmasını engelleyemeyeceklerdir. O gün Hudeybiye’de anlaşmanın başlangıcına Allah'ın (cc) adının yazılmasına karşı çıkan müşrikler belliydi. Mertçe şirk ve küfürlerini ilan ediyorlardı. Ancak bir asra yakındır, şehitler ve şahitler yurdu vatanımıza çöreklenen ve her fırsatta ıslama, Müslümanlara ve Müslümanların tüm mukaddesatına kin kusan bugünün müşriklerinin arasında ne fark var. Evet bu günkülerin kimliklerinde dini İslam yazıyor. Her seçim zamanı, dini birtakım motifler ve ritüellerle gösteriş de yapıyorlar. Bazen Kur'an okuyup Cuma namazında camilerde arzı endam da yapıyorlar. Ama bu asrın müşrikleri, münafık. Cahiliye döneminin müşriklerinde var olan mertliğin, bu günkü müşriklerde zerresi yoktur ve olamaz da… Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...