Takriben bir aydır Diyarbakırlı mazlum çocuğumuz Narinle yatıp kalkıyoruz.
Sosyal ve genel medyaya bakıp yapılan yayınların, bir mazlumun hukukunu korumayla ilgili olduğunu sanmayalım. Bunların her birisinin ayrı gayeleri var. Batıdan fonlanan tüm hesaplar, ülkemizi bir kaos merkezi olarak lanse etmeyi hedeflemektedirler. Kimi bireyler hesaplar ise buradan ekmek çıkarma derdinde. Bazıları da böylesi olayları siyasi ikbal ve emellerine malzeme yapma derdindedirler. Elbette iyi niyetle olsa da bu saydığımız grupların değirmenine su taşıyanların sayısı da az değildir.
Özellikle art niyetli, troller ve bot hesaplar, bu konuda önemli ipuçları vermektedirler. İçişleri Bakanlığı: 1 Ağustos 2024 ile 9 Eylül 2024 tarihleri arasında Narin kızımız ile ilgili sosyal medya platformu X üzerinden 15 ayrı etikette 4 milyon 761 bin 420 tweet atıldı. Bu paylaşımlarda bulunan 1 milyon 302 bin 209 hesabın %38,3’ü yani 498 bin 713’ünün bilgisayarlar tarafından yönetilen bot hesaplar olduğu tespit edildi. Bu içeriklerin %76’sının ise provokatif amaçlı ve olumsuz olduğu belirlendi.
Almanya, Fransa, Avusturya gibi batı ülkelerinde görev icabı bulunup batıyı görüp yaşayarak bilen biri olarak bu satırları kaleme alıyorum. Batıda günü birlik böylesi olayların onlarca misli olaylar olmaktadır. Ama oranın sosyal ve genel medyasında böylesine kaos görüntüsü verecek ve ülkelerini yerin dibine batıracak yayınlar yapılamaz. Ülkelerin karizmasını zedeleyecek yayınlara karşı çok ciddi yaptırımlar vardır. Öyle isteyen istediği platformdan istediği şekilde yayın yapamaz. Fikir özgürlüğü falan batının bize ve gücünün yettiği diğer ülkelere karşı kullandıkları bir sopadır. Kendi ülkelerinin huzur ve güvenliği bahis konusu olunca tüm ilkelerini helvadan putlar misali yiyiverirler.
2018 yılı ve sonrasında bu konuda birçok yazı yazmış ve yetkilileri ve Avrupa’daki halklarımızı uyarmıştım. O zaman sadece Almanya’da değişik bahanelerle ailesinden alınan çocuk sayısı 17 bindi ve bunların %99’u Müslümanların çocuklarıydı. O dönemde bizimkilerin kurdukları konuyla ilgili bir dernek, “Ey Müslümanlar! Ne olur koruyucu aile olun ki, çocuklarımız sözde evlenmiş olan eşcinsel çiftlerin eline geçmesin” diye yalvarıyordu adeta. Çünkü Avrupa’da devletin eline geçmiş çocuğu geri alabilme şansı yoktu. Ancak Müslüman ve sağlam bir aile çocuğu evlat edinirse, zayi olmaktan bir nebze kurtulmuş olurdu.
Şimdilerde bu sayı yine sadece Almanya’da yıllık 65-70 binlere ulaşmış durumda ve her yıl artarak devam ediyor. Bu sayı Avrupa’nın tamamında ne kadar? Bunun ivedilikle araştırılıp bir şeyler yapılması gerekiyor. Aksi halde bu çocukların akıbetini değil bir Müslüman, bir insan olarak düşünmek bile istemeyiz. İçimiz kararır, nefesimiz kesilir, dünya başımıza dar gelir.
Tabi bunlar ailelerinden alınan çocuklar olup kayıt altında olanlardır. Bir de kayıp oldukları kayıt altına alınanlar var ki, son üç yılda sayıları elli bini geçmiş durumda. Peki, hiç kayıt altına alın(a)mayan! Çocuk sayısı acaba kaç bindir? Kayıtlı ve kayıtsız çocuklara ne oluyor? Bu çocuklar “Pizza Gate skandalı” “Cefry Epstein” gibi pedofili canavarlarına mı yem oluyorlar? Çocuk mafyasının eline düşüyorlar? İleride kendi halklarına karşı savaştırılmak üzere paralı askerlik çetelerinin mi eline geçiyorlar? Bu vb. onlarca beyin yakan soru havada duruyor.
Sadece son yedi ayda takriben kırk bir çocuk ve kadının katili olduğu tescillenmiş olan ABD ve şürekâsı da “insan hakları” “çocuk hakları” “demokrasi” özgürlük” eşitlik” vb. nutuklar atmaya devam ediyorlar. Sahi “insan hakları goygoycuları neredeler? Neden hiç sesleri çıkmıyor. Bu kaybolan çocukların bir fino kadar da mı değeri yok? Şimdi alın size taze bir haber… Ne yapalım, ne edelim, kime gidelim? Ama bir şeyler yapmalıyız…
Sonuç itibariyle bu konuda ilgili birimlere, resmi ve gayrı resmi kurumlara düşen görevler elbette vardır. Başta yargı ve iletişim işlerine bakan resmi birimler, bu konuyu hassasiyetle takip edip gerekeni acilen yapmalıdırlar. Sosyal medya böylesine yolgeçen hanı gibi kullanılmamalıdır. Ülkenin huzur ortamını bozan ve hele de güvenliğini tehlikeye düşüren yayınlar hakkında acil yaptırım tedbirleri alınmalıdır. Özellikle dışardan turuncu mor vs. fonlardan fonlanan hesap sahiplerine karşı vatana ihanet suçundan davalar açılıp gereği yapılmalıdır.
Şurasını unutmayalım ki, sosyal medya serseri mayın misali ülkenin her yanını, her konuda tehdit eder duruma gelmiştir. Bir kıvılcım ateşin binlerce hektarlık ormanın, günlerce süren zamanın ve servetler değerindeki varlıkların yok olmasına sebep olduğunu biliyoruz. İşte sosyal medyadaki bir mesaj da bir anda toplumda onulmayacak yaralara ve altından kalkamayacağımız kaos ve anarşilere sebep olabilir. Çare şimdiden tedbir almaktır. Subhaneke... Bi-hamdike... Esteğfiruke... Muhammed Özkılınç