Ayet ve hadislerde anne baba hakkını incelediğimiz zaman, anne hakkına çok daha yoğun bir şekilde dikkat çekildiğini görürüz.
Bu konuyu özetleyen bir hadiste Resûlullah (sav) anne hakkının babaya nisbetle üç kat olduğunu görürüz. İşte o hadis… Bir şahıs, Resûlullah’a gelerek: “–Ey Allâh’ın Resûlü! Kendisine en iyi davranılması gereken kimdir?” diye sordu. Resûl-i Ekrem: “–Annen, sonra annen, daha sonra yine annen, sonra baban, sonra da sana en yakın olan akraban.” buyurdu. (Müslim, Birr 2)
Belgesellerde sair canlıların annelerinin babaya nisbetle çok daha fedakâr olduklarını görüyoruz. Ne ki köy hayatımızda bir anne tavuk, kaz veya ördeğin civcivlerini köpek veya yılandan korumak için kendi canlarını hiçe saydıklarına defalarca şahit olduk. Sadece civciv değil, kurka yattıkları zaman kendi yumurtalarına dahi yaklaşılmasına müsaade etmediklerini yaşayarak gördük. Aynı durum evcil veya vahşi olan tüm kanatlı hayvanlarda da memeli hayvanlarda da geçerlidir. Tüm bunlar gösteriyor ki, yaratan Allah (cc) annelere çok özel bir merhamet ve yavrularını koruma güdüsü koymuş. Bu fıtratın gereği metafizik bir duygu olup birçok hikmete binaen Allâh'ın (cc) anneye özel bir ikramıdır.
Tabi bu annelik sevgisi ve merhametinin birçok hikmetleri vardır. Bu hikmetlerin en önemlisi de annenin yavrusuna olan düşkünlüğüdür. Bu merhamet sebebiyle anne hasta olan bebeğinin başı ucunda geceler boyu uykusuz kalabilmektedir. Eve biraz geç gecikse, kulakları kapıda ve pencereden de gözlem yapmaktadır. Çocuğunun açlığı, susuzluğu, uykusuzluğu ve en küçük bir rahatsızlığı anneyi de rahatsız eder. Hatta on katlı bir binayı yangın sarsa ve en üst katında bir annenin bebeği olsa, eğer anneyi bıraksalar bebeği için hiç düşünmeden ateşin içine dahi dalıverir. Onun için derler ya; “ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.”
Evet, hiç kimse bir çocuğu annesi kadar sevemez, annesi gibi koruyup gözetemez. Kreş, anaokulu, dadı, çocuk bakıcısı veya başak hiç kimse annenin yerini tutamaz. Anne şefkati, baba merhameti mahrum büyüyen nesillerin bir yanı hep boş kalmaya devam edecektir. Baba kontrolü ve disiplininden uzak büyüyen nesillerde de aynı boşluk olacaktır. Buna bir de İslami bilinç ve ahiret bilincinden mahrum büyüme de eklenince, ortaya işte böyle perişan bir nesil çıkar.
Şimdi sözü iki kız arkadaşını öldüren, birini de parçalara ayırıp başını surlardan atan gence getirmek istiyorum. Tabi bu, böylesi vahşi cinayetlerin ilki değildi, sonuncusu da olmayacaktır. Ömrünün baharında bu kadar sadist ve vahşi olan bu çocuklar, yerden bitmedi ve gökten inmediler. Bizim hükümet, sistem ve toplum olarak yaptığımız yanlışlar bu çocukları bu hale getirdi. Eğer annesiz nesiller yetiştirmeye devam edersek, gelecekte çok daha beterleri olacaktır. Her vesileyle kadını anne olmaktan uzaklaştırmaya ve çocukları annesiz büyütmeye devam edersek daha büyük felaketlere hazır olalım.
Beşeri sistemler, insanlığın genleriyle oynadılar. GDO planı sadece tohum ve çekirdekler için değil, hayatın her yönü için de geçerlidir. Genleriyle oynanmış olan gıdaları tüketen insanların genleriyle de dolaylı olarak oynanmış olunmaktadır. Ondan çok daha etkin olanı ise, kadınların yüreklerinde ve zihinlerinde yapılan tahribat ve tahrifattır. Cinsiyet eşitliği ambalajıyla cinsiyetsiz bir toplum oluşturmaya çalışanlar, ayaklarının üzerinde duran kadın diyerek kadının yapısını allak bullak ettiler.
Bunun sonucu olarak kadın; dışarıda herhangi bir işte köle gibi çalışmayı, evinin hanım efendisi olmaya tercih etmektedir. Evinde eşine 5-6 çocuğuna bakmayı kölelik olarak görürken, bir kafede, lokantada garsonluk yapmayı özgürlük ve çağdaşlık olarak görür hale gelmiştir. Ailesi için çalışmayı hamallık görürken, bir uçakta, otobüste hostes olup yüzlerce insana hizmet etmeyi özgürlük saymaktadır.
Şunu unutmayalım ki, kadınları çalışan bir toplum azalıp yok olmaya doğru gidecektir. Var olan çocukları da kreş nesli olacaktır. Anne şefkati ve merhametinden mahrum büyüyen kreş nesli ise her tür dış müdahaleye açık, sosyal medya eşkıyalarına yem olmaya hazırdır. Komünist, Faşist, Satanist, Ateist, Deist veya herhangi tehlikeli bir fikre müheyyadır.
Evet, bu nesillerin ıslahı için tedbirler düşünelim. Ama asıl mesele sivrisineklerle uğraşmaktan ziyade bataklığı kurutmaktır. Demem o ki, tüm bu yanlışlara sürüklenen gençlerin kökeninde, nesillerin annesiz büyümelerinin etkisi büyüktür. Dolayısıyla kadını ne yapıp edip evden çıkarmak yerine ümmetin annesi olacak, nesilleri manevi değerlerle eğitip terbiye edecek anneler olarak yetiştirmeye bakalım. Subhaneke... Bi-hamdike... Esteğfiruke...