Biz kendimizi biliyoruz bileli, İslam diyarında hep işgal, katliam, soykırım, sömürü ve talan var.
Sadece son yirmi yılda yirmi milyon Müslümanın şehit edildiği, bilinmektedir. Genci yaşlısı, kadını erkeğiyle sakat kalanlar kaç milyon? Memleketlerinden savrulup dünyaya dağılanlar kaç milyon? Yetim kalan çocuklar, dul kalan anneler kaç milyon? Kan deryasından kaçarken, okyanus deryalarında boğulanlar kaç milyon? Bunlar hiç bilinmiyor. Bilinse de bir mana ifade etmiyor.
Sadece “ikiz kule” denilen iki apartmanın yıkılması bahane edilerek iki ülke yıllarca işgal edilip harabe ve viraneye dönüştürüldü. Irak ve Afganistan’a “ebedi özgürlük” adı altında adeta ebedi yıkım getirildi. Sonraki artı sarsıntılarla Suriye, Yemen, Libya, Mısır ve Tunus, adeta ölüm tarlalarına dönüştürüldü. Yıllardır buralarda ölüm kol geziyor. Tüm bunları da yetmez gibi şimdi de Filistin, Lübnan ve “Arz-ı Mevu’d” sınırlarına dâhil olan bölgeleri de içine alacak yeni bir işgal, katliam ve talan peşindeler.
Siyonistler ve onların yandaşlarının yaptıklarına savaş diyoruz. Ama bunun savaşla bir ilgisi olmadığını her aklıselim bilir. Çünkü savaşın bir ahlakı, bir namusu bardır. Bunların yaptıkları tam bir katliam ve soykırımdır. Açık ve net tüm insanlığın gözünün önünde, canlı yayında katliam ve soykırım yapılıyor. İnsan hakları ihlallerinin bini bir para. BM kararlarıymış, uluslararası kurum veya kuruluşlarmış, tüm bunlar sadece Müslümanların ve diğer mazlum halkların önünü kesmek için birer maniveladır. BM tarihinde ABD İsrail ve diğer daimi ülkeleri bağlayan hangi karar çıkmıştır. Diyelim ki bin bir emekle bir karar çıksa bile hangisi bu ülkeler tarafından kale alınmıştır.
Ama bir İslam ülkesinin aleyhinde bir karar çıktığı an, o ülke gereğini yapmadığı günün ertesi yaptırımlar başlayıverir. Dünyayı ona dar ederler. Bu kısa ömrümüzde bunun nice örneklerini gördük. En son Kaddafi sonrası kargaşada, Libya konusunda birleşmiş milletlerin karar almasını dahi beklemeden, Fransa kendi kafasından ülkeyi bombalamaya başlamadı mı? Bunun onlarca örneğinden bahsedilebilir.
Özellikle şu siber saldırılara ne diyelim. Bu ne pervasızlıktır. Siyonistler bu cesareti kimden ve nereden alıyorlar. Bu siber saldırıları bir Müslüman ülke veya topluluk yapsaydı, şimdi dünya yine sessiz sakin seyreder miydi? Bir asırdır işgal atında bulunun Filistinliler böyle bir şey yapsaydı, “Filistin’in kendinin savunma hakkı var” diyerek desteklenir miydi? Ama bir yıldır Filistin ve Gazze’ye aralıksız ölüm yağdıran, daha olmada Lübnan, Ürdün vd. bölge ülkelerini tehdit edip duran İsrail için ha bire “İsrail’in kendisini savunma hakkı vardır, bu hakkını sonuna kadar savunacağız” diye beyanat veriyorlar.
Peki, “insanca yaşama hakkı” “kendi ülkesini savunma hakkı” “özgürlük, eşitlik, huzur hakkı” sadece batılılar ve onların ileri karakolu olan Siyonist İsrail için mi vardır? Diğer halklar artık telefonlarını, bilgisayarlarını, tabletlerini, elektrikli araba ve araç gereçlerini güvenle kullanamayacaklar mı? Bu teminatı onlara kim verecek? Dünya insanlığının başının belası olan bu Siyonist çeteye kim dur diyecek? İşte haber:
Lübnan'daki patlamaların bilançosu belli oldu: 37 ölü, 2 bin 931 yaralı
Lübnan Sağlık Bakanı Firas el-Ebyad düzenlediği basın toplantısında, Salı ve Çarşamba günü meydana gelen patlamalarda ölü sayısının 37'ye yükseldiğini; toplam yaralı sayısının ise 2 bin 323'ü ilk gün olmak üzere 2 bin 931'e yükseldiğini açıkladı.
Lübnan Sağlık Bakanı Firas el-Ebyad düzenlediği basın toplantısında, Çarşamba günü meydana gelene çok sayıda telsizin patlatılması sonucu ölenlerin sayısının 25'e yaralananların sayısının 608'e çıktığını duyurdu. Ebyad, yaralıların 61'inin yoğun bakımda ve durumlarının kritik olduğunu kaydetti.
Lübnan'da 17 Eylül Salı günü Hizbullah mensuplarının kullandığı çağrı cihazlarındaki eş zamanlı patlamalarda 12 kişinin öldüğünü hatırlatan Ebyad, söz konusu saldırılarda yaralananların sayısının 1343'ü orta ve ağır olmak üzere 2 bin 323 olduğunu aktardı. Sağlık Bakanlığı patlamalarda 2'si çocuk, 12 kişinin hayatını kaybettiğini, 300 kadarı ağır yaklaşık 2 bin 800 kişinin yaralandığını belirtmişti.
Tabi bu sadece çağrı cihazlarının bilançosu, buna telsiz, elektrik panelleri vd. patlatılan araç gereçleri de eklediğimizde bilanço üç beş katına çıkıyor. Kaldı ki, bu sadece insanlık dışı kalleşçe yapılan net bir terör saldırısıdır. Bir de uçaklarla, donlarla, sihalarla, füze ve roketlerle yapılan saldırılar var ki, bunların bilançosu hesap dahi edilmiyor. Çünkü batılılar ve onların güdümündeki uluslararası kurum ve kuruluşlarının nezdinde Müslümanın artık bir “rakam” kadar bile değeri yok. Zaten Siyonistler; “biz insan suretindeki hayvanlarla savaşıyoruz” diye açıkça Müslümanları tahkir ediyorlar. Batılı ülkelerin de hemen hepsi duruşlarıyla bunu tasdik edip hesapsız destek ve yardımlarını devam ettiriyorlar. Ama bu böyle gitmez ve gitmeyecektir. “Keser döner sap döner, gün olur hesap döner.” Subhaneke... Bi-hamdike... Esteğfiruke...