Bayramların gerçek manada bayram olması ve ihtiva ettiği fayda ve hikmetlerin gerçekleşmesi bizlerin icraatlarıyla olacaktır. Eğer bayramların isimlerinden başlayarak kendilerini de değiştirme operasyonuna alet olup, “Ramazan Bayramı” yerine “şeker bayramı” “Kurban Bayramı” yerine de “kebap bayramı” isimlerini kullanırsak… Bayramları tatil yapma, gezip-tozma, Ramazan Bayramı’nda şeker, çikolata yeme, Kurban Bayramı’nda da mangal sefası sürme… Eğlence yerlerinde kurt dökme partileri olarak değerlendirirsek feci bir cinayet işlemiş oluruz. Bununla da kalmaz, sosyal barış, yardımlaşma ve dayanışmanın büyük iki kalesini kendi ellerimizle yıkmış oluruz.
Ramazan Bayramının bazı hikmetleri
- Allah (cc) ve Resulullah (sav) ın emirlerine ittiba.
Mü'min Allah (cc) ve Resulullah (sav) emrine uygun olarak yaptığı her amelde her şeyden önce ibadet yapmış olur ve sevap kazanır. İslam’da ibadet sadece namaz oruç değildir. Allah (cc) ın rızasına uygun her amel ibadettir. Bu bayram seyran gibi zevk-u safa da olsa böyledir. Bilindiği üzere Ramazan ve Kurban bayramlarının kutlanması hicretin ikinci yılı Resulullah (sav) tarafından emredilmiş. Cahiliye dönemine ait diğer bayramlar ise yine Resulullah (sav) tarafından aynı anda yasaklanmıştır.
Şu halde ramazan ve kurban bayramlarını kutlamak ibadet, İslam’a ait olmayan, batılıların aramıza sokmaya çalıştıkları gün hafta ve bayramları kutlamak ise günah olup hüküm olarak, mekruh veya haramdır. Hatta Hanefi fukahasına göre kâfirlere benzemek kastıyla veya onların bayramlarını benimseyerek onlarla beraber kutlamak kişiyi küfre götürür.
- Aile bireyleri arasında sevgi ve muhabbet te’sis etme, pekiştirip devam ettirme.
- Komşular arası ziyaretleşme, sevgi, saygı ve paylaşma ruhunu ihya etme.
Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. (Nisa 4/36)
Resulullah (sav) şöyle buyuruyor: “Cebrail (as) bana, komşuma iyi davranmamı öylesine ısrarla tavsiye edip durdu ki, bana komşumu mirasçı kılacağını zannettim” (Buhari, Müslim Riyazus salihin H no= 303) “Allah (cc) a ve ahiret gününe inanan, komşusuna eziyet etmesin. Allah (cc) a ve ahiret gününe inanan, misafirine ikramda bulunsun. Allah (cc) a ve ahiret gününe inanan, ya hayır konuşsun yahut sussun." ” (Buhari, Müslim Riyazus salihin H no= 308)
- Akrabalar arası ilişkileri takviye, sılayı rahmi ihya etme, sevgi, sevgi saygı, yardımlaşma ve dayanışma…
Allah (cc) şöyle buyuruyor: “Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (Bakara 2/27)
- Bütün toplum dolayısıyla ümmet arasında sosyal barış, yardımlaşma ve dayanışmayı te’min etme.
Her bayram baba çocuklarıyla kucaklaşır, bayramlaşır, diğer aile bireyleri onun elini öpüp saygılarını arz ederler. Oda onlara sevgi ve muhabbetini izhar ederek öper, koklar, harçlık verir. Bayram öncesinde gücü oranınca onlara bayramlık giysi ve hediyeler alır.
Ramazan ayında zekât, fitre, sadaka, hediye, infak vs yardımlaşmalarda önceliğin akrabaya verilmesi, sonra muhtaçlar ve komşuların düşünülmesi toplum bireyleri arasında saygı, sevgi, yardımlaşma ve dayanışmanın örneklerindendir.
Kurban etinin üçe bölünerek birinin aile bireylerine ayrılması, birinin akrabalara diğerinin de komşulara hediye edilmesi de bu sevgi ve muhabbeti besleyen unsurlardandır.
Bu vb nice hayır ve bereketler sadece İslam’ın insanlığa verebileceği güzelliklerdir. İslam’ın dışındaki hiçbir sistemin asla yapamayacağı, yapmayı da düşünemeyeceği durumlardır. Esasen bütün ahlak prensipleri ruhla alakalı olup tamamen gönüllülük esasına dayanırlar. Ruha ise sadece Allah (cc) hükmedebilir. Zira ruh beşer takatini aşan bir gerçektir. Dolayısıyla bunlar Allah (cc) vahiy yoluyla indirdiği ilahi şeriatla düzenlenip korunabilir.
Mesela herhangi bir beşeri sistem; komşuya iyi davranma, aile bireyleri arasında sevgi-saygı, mü'min kardeşine karşı tebessüm etme, mütevazı ve cömert olama, cimri ve kibirli olmama vb. ahlaki prensipleri kanun, yasa veya yönetmelikle düzenleyebilir mi? Elbette hayır…
- Fakir zengin sınıf ayırımını ortadan kaldırma.
- Toplum içinde zararlı bir takım fikir ve ideolojilerin yeşermesini engelleme.
Biraz yaşlıca olanlar bilirler, bir zamanlar dünyayı kasıp kavuran kominizim, en fazlada “ezilmiş halkların hakları” sloganıyla varoşlardaki fakir fukarayı aldatarak yer edinmişti. Ta ki asıl halkı ezen sistem olduğu anlaşıldıktan sonra iflas etti.
İşte İslam her vesileyle sınıflar arası yardımlaşma, dayanışma, gelir dağılımında mükemmel bir adalet ve başta zekât olmak üzere değişik infak müesseseleriyle hikmetli bir şekilde zenginden fakire aktarmakla asıl sosyal adalet ve gelir dağılımında denge sağlamaktadır. Dolayısıyla herhangi bir fikir ve ideolojinin istismarına imkân kalmamaktadır.
Unutmayalım ki bir millet parası, silahı, teknolojisi vs maddi güçleriyle değil, iman, ahlak, fazilet ve erdem gibi manevi değerleriyle, komşuluk, sılayı rahm, karşılıklı saygı-sevgi, yardımlaşma ve dayanışmayla huzurludur, güvendedir, güçlüdür. Yine bir toplum, yeme-içme, gezip-tozma ve eğlence alanlarında kurt dökmeyle falan mutlu, huzurlu ve medeni olmaz. Huzur ve mutluluk ancak insanların manevi dünyalarının imarıyla mümkündür.
Sonuç olarak bayramların bayram olması bizlerin, ziyaretleşme, yardımlaşma, dayanışma, karşılıklı saygı ve sevgiyi, komşuluk ve sılayı rahmi ihya etme gibi fazilet ve erdemleri yaşamamız ve yaşatmamızla mümkündür. Allah (cc) bayramları bayram olarak ihya etmemeye bizleri muvaffak kılsın. Ümmeti Muhammed’i en kısa zamanda gerçek bayramlara kavuştursun amin!.. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...