Nefsin uslanmaz taleplerinin ardından kapkaranlık bir aleme giren ruh, her gün kendisini önemli olmak yönünde telkin eden yollarda yürürken aynı zamanda eskinin naif, sade, yaşam şarkılarını da mırıldanır. Allah'a kul olmadan özgür olunamayacağını en az kendisi kadar bilen insan, kendisine kul edecek kitleler aramaya başlar.İlahi doğruların yerine kendi doğrularını dayatan insan ilahi gerçekleri de maskelemektedir.Böylelikle gerçek tek olmasına rağmen çeşitlendirilerek göreceli bir hale getirilmektedir.Tüketim çılgınlığı gibi büyük bir yıkımı gerçekleştirmeye muktedir olan insan, eğer yeniden kendini bulabilirse bu durumu da düzeltmeye muktedirdir.

Bir ırmak suyuna benzeyen insan bazen sel suları gibi olur da içinde ne var göremezsin.O akışkan sular çekildiğinde mercanlar,inciler bir anda göz kamaştırmaya başlar. Kendini bilen insan için  nefsin alt katlarında yaşanan hayat insan olmanın son durakları olamaz.İnsan ümitle yöneldiği her patikada aşılmaz patikalarla karşılaşabilir. Bu süreçte ümitsizlik, çaresizlik gibi bıkkınlık hisleri üstüne çöker. Bu yoğunluk anında bir el aydınlık tarafı işaret eder.ve en zor anlarda aydınlık umudu yeniden insana can olur. İnsanı gerçek anlamda sevmek empati ile olur.Sevmenin en güzeli ise kendimizi tanımakla olur.Kendi derinliklerine nüfuz eden insan karşıdakinin sığlıklarını görmez.İnsan madem yeryüzünün süsü, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi,yeryüzünün eğitmeni ise sürekli yürüyen yolcudur.

Basiret arttıkça, gönül gözü açıldıkça, perdeler kalktıkça, insan sahnede oynanan muhteşem oyunu bir başka gözle görmeye başlar, gördükçe de hayreti artar. Hayatın karanlık gecesinde herkes el yordamı ile çevresini yoklar ve ışığa kavuşmanın yollarını arar.Atılan her adımın,her arayışın,her yönelimin temelinde bir gizli aşk vardır.Evren aşk ile ayakta duruyor, dünya aşkla dönüyor.Sadece insan değil, var olan her zerre aşk denilen bu gizemli enerji ile titriyor.İnsanın kendi öz hakikatine doğru yaptığı yolculuk sırasında kurduğu ilişkiler işte insan budur diyecek bir yükselişin huzura dönüşmüş hal dilidir. Gönlü ehil olan gönlü güzel olanı çeker. İnsanın insana özgü yükselişini belirleyen en önemli unsurlar da kimleri kendisine muhatap seçtikleriyle belli olur.

Bu muhatapların kimileri  seni karanlıkta dolaştırır durur. Kimi hakiki muhabbet sahipleride aydınlığa çıkartır ve yükseltir. Özellikle eşyaya hürmet insanın devasa boyutlara ulaştığı bu tüketim toplumunda, tüketilen şeylerin de bir ruhu ve hayatiyeti olduğu gerçeğini bizlere kavratmak adına  olağanüstü önem taşır.Hakimkorku anlayışımızın temelinde yatan en önemli sorun, dünyalık kayıpların bizleri kuşattığı ve sürekli kendimizi baskı altında tutmaktan, güvenliğimizi temin etmek için sürüden biri olmayı, kalabalıklara sığınmayı ve Rabbimizin hangi zor durumda olursa olunsun kuluna yeteceği ilahi mesajını ruh dünyamızdan çıkarmamızdandır ki bu yüzden en kuvvetli sese tabi oluruz.

Eşya ile  dost olan insan, yalnızlığın da kölesi olmuştur. Yalnızlığın üstesinden gelmek ise  ancak cesur bir iman ve inanışla mümkün olur.Birbirlerini dinleyen,dinledikçe anlayan ve bu anlaşılmalarla da dünyadaki düşmanlık ve nefreti bertaraf ederek karşıdakine yalnızca anlama ve anlaşılmaya dayalı bir dil kullanarak gidilebilir.Güvenilen her insanın, eşyanın geçici olduğu bu fani dünyada, kalıcı olan en değerlinin Rabbimizin bizlere verdiği insan olma şerefi olduğu değil de nedir? Rabbimize yakın olan en güzel ibadet tefekkür sonucundaki teşekkürdür.Bu vesile ileevrensel olan ilahi mesajinsana yönelik özel bir amaca dönüşür ve insanın çıktığı yolda kendisine yardım eder.