Bugün mahrem özerkliği ve yerel dokusu olan sayısız toplumsal alanlar, internet ağının esareti ile ortadan kaybolmuş ya da çevrimiçi simülasyonlarla kuşatılarak standartlaştırılmıştır.
Sosyal medya sistemini kullanarak toplumsal yapıyı çözmede hiç zorluk çekmeden, küresel aygıt ağını da kullanarak hiçbir düşmanın bozmaya gücünün yetmediği son yüzyılın imparotoru internet denilen komplekstir. İnternet, kendi farklılığının altını çizip kompartmanlaşmayı teşvik etmeye dayalı bu stratejisinin etkisini yeni bir düzeye çıkararak, sosyal medyada en kolay paketlenebilecek fikirleri dolaşıma sokmaktadır. Sosyal medya aracılığıyla radikal veya isyanı teşvik edici olabilecek programların yanında hemen sonuç vermeyen veya uzun süre uğraşılmayı gerektirenleri de sulandırır ve evcilleştirir. Muhtelif düzen bozucularla gözetlenme girişimine maruz kalan ve ayrıca yüz yüze bakan katılımların gerçek dünyada meydana getirdikleri topluluklar arasındaki güven ve yoldaşlık bağlarının zayıflamasına tanık olduktan sonra sosyal medyanın nasıl bir tuzak olduğunu fark eden çok sayıda uzman grubu vardır.Uzmanlar sosyal medyanın şerrinden çekindiklerinden dolayı bu tuzakları dile getiremiyorlar. Sosyal medya kişinin yaşam tarzı olarak başkalarıyla paylaşma ve işbirliği yapma fikrini sürekli paniğe kapılma ve isyan etme yetisinden yoksun bıraktığından kişi mevcut kurumlara bağımlı kalmak zorunda kalır ve bu, bundan sonra çürütülmeyecek bir hakikat olarak yerini alacaktır. Teknoloji dayatmacılığında bireycilik ve başkalarına karşı sorumluluk hissinden azade olmaktan ibaret bir gizli itikat artık iyice aşinası olduğumuz canavarlar doğuruyor. İmal edilmiş ya da uydurulmuş olsun olmasın kişinin kendine inancını sürekli hırpalayan istatistiklerin takipçilerin, tıklamaların, beğenilerin, vuruşların, paylaşımların, dolarların gördüğü hürmet tek tek her birimizin aşağılanması anlamına geliyor. Sonsuz miktarda görüntü ve enformasyona ulaşılabildiğinde ortaklaşa sahip olunan her şey ölümcül bir biçimde insanları sağa sola savrulur duruma getiriyor. İnternet kompleksi baştan uca iflah olmaz derecede karanlıklarla doludur. Çünkü o nihilist, “ona göre her şey mubahtır” düsturu yeniden şekillendirilip daha da yozlaştırılarak parasallaştırılabildiği ve talep halinde ulaşılabildiği sürece de her şey mübahtır. Bunlar arasında kıtlığa, salgınlara, uzun yıllara yayılan kanlı etnik çatışmalara, çevre felaketlerine, kısırlaştırma programlarına ve başarısız devletler imal ederek çok sayıda insanın ölmesine neden olacak siyasal ve mali önlemlerle de gün geçtikçe de daha çok karşılaşacağız. Küresel ekonominin artık herhangi bir uzun vadeli beklentisi olmadığı için bütün gezegende son bir yağma cümbüşü sürmektedir. Bir yanda hidrolik kırılma ve dağların en tepelerine çıkarma gibi yöntemlerle yapılan madencilik bir o yakıt çiftçiliği için yağmur ormanları açma, deniz gibi sondajı kırların talan edilmesi, öbür yanında toplumsal kaynakların tahrip ve yağma edilmesi, içme suyu, kırlar veya şehir parkları gibi müştereklerden geriye ne kaldıysa onların gasp edilmesi alışveriş merkezlerinde insanlara bir alışveriş arabası bir sınırsız zaman verilerek onlar da mağazalarda değerli olan ne varsa çılgın gibi yapmaya çalışıyorlar. Bizler ise zarımızı her şeyin dijitalleşmesinden yana atarak her şeyin nasılsa devam edeceği sanrısı içinde yuvarlanıyoruz. Umut ve niyetimiz ne olursa olsun, küresel şimdiki zamanın yedi yirmi dört ekranlarla meşgul olmak bizi o kadar tepeden tırnağa uyuşturdu ki kendimizi yeryüzü hayatının canlı matriksinin parçası olarak deneyimlememizi sağlayan duyu kapasitesini kaybettik.