Görmek istediğimiz değişimin kendisi olmalıyız. En kolay yönetilenler değişime uymayanlar, değişimi kabullenmeyenlerdir.
Hepimiz her platformda bu değişimi istiyoruz ama değişimi başlatmak adına küçük bir adım da olsa atmıyoruz. Tabi ki bu adımlar da cesaret, motivasyon ve geri dönüt eksiklikleri, karşılığını bulamama gibi birçok etken de var. Okulun işlevi, sadece çevreyi tanımakla sınırlı değildir. Okul kendisini çevresine tanıtmakla da yükümlüdür. Okuldaki değişimlerin muhatap kesimi öğrenciler, değişimin sağlayıcıları ve lokomotifi ise öğretmenler, ebeveynler vs. Okuldaki değişimler ne kadar bilimsel ve kontrollü olursa olsun ihtimal dahi vermediğimiz, dikkate almadığımız, okul dışı sıradan ve kötücül etkenlerin okul ve okuldaki öğrencileri değiştirmede daha etkin olduğunu görüyoruz. Burada önemsenmesi gereken karşıdakinin değişimine talip olunacaksa değiştirici(okul yöneticisi , öğretmen) önce kendini değiştirmeli eğer bu sağlanamazsa değişimini istediğimiz kesimi hiçbir zaman değiştiremeyiz. Her zaman totalci ve silmeci bir bakış açısıyla en kolay yaptığımız “bunlar değişmez, bunlardan adam olmaz” gibi kalıplaşmış, yozlaşmış yaftalarla ne kadar da değişim aracı materyaliniz olsa bu değişimi sağlayamazsınız.
Öncelikle eğitimcilerin zihnen ve ruhen değişimi yaşaması, değişime inanması lazım ki, değişmesini istediğimiz muhatabımızın da bize bakarak ve bizi rol model alarak değişmesini sağlayalım. Değişim neden okulda başlamalı? Çünkü okul bu kadar kalabalık bir kitleyi ve farklı bölgelerden ve kültürlerden insan topluluğunun bir araya geldiği en önemlisi de değişime açık, kalıplaşmış kuralları olmayan çocukların, gençlerin dimağlarının taze olduğu mekanlardır. Okullarda ilk yapılması gereken karşıdaki muhatabın (çocukların, gençlerin) değerli olduklarını hissetmelerini sağlayacak davranışlar sergilenmesidir. Onları dikkate aldığımıza dair izlenimler vermeli, onları bizlere mecburlarmış gibi bakış açılarından kurtarmalıyız.
Okul kültüründe tüm öğrencilerin öğrenebileceğine yönelik güçlü inanç, öğretmenlerin öğrencilerin öğrenmesine ilişkin hesap verme sorumluluğu ve yüksek beklentisi olan öğrencilerin kapasitesine göre öğrenmeyi programlama ve her öğrenciye eşit yaklaşım tarzı sergileme değişime katkı sunacaktır. Nadir de olsa çevresini etkileyen okulların işlevinin farkında olan ebeveyn yada o bölgedeki yerleşimcilerin sunacağı katkılar, okul kültürünün gelişimine , öğretmen ve öğrencilerin performanslarında olumlu yönde etkiler sunduğu görülmektedir. Okul çevre ilişkisinde karar vericiler yukarıdan aşağıya doğru değil de kurumun kendi çalışan veya hizmet alan öğrenci ve ebeveynleri ile birlikte olursa okulun çevreye olan katkısı açık olarak görülür. Okul amaçlarını ve bu amaçları gerçekleştirmek için uygulayacağı programlarını ve yürütülen etkinlikleri tanıtmayı çevrenin de taleplerine göre yaparsa etkileşim ve sahiplenme duygusu daha yüksek olur.
Okul yöneticisi, çevreyi okul hakkında aydınlatarak, çevresel beklentileri önemli ölçüde kontrol altına alır. Yönetici, okuldan neler beklenmesi gerektiği konusunda çevresel güç odaklarını bilgilendirme yolu ile yönlendirir. (Aydın, 2002:73) Okul-çevre ilişkisinin temel işlevi, okulun hizmet sunduğu çevreyi temel özellikleriyle tanıma ve kendisini çevresine tanıtmadır. Bunlarla beraber okul olanaklarını çevreye açmalıdır. Okulun olanaklarını uygun şartlarda çevreye açması, çevrenin okulla iletişiminin de genişlemesine yol açar. Çevre, ilgi ve yararlarının bir araya getirdiği çeşitli gruplara bağlı bireyler topluluğu olduğuna göre, çevrede çeşitli grupların bulunması doğaldır. Eğitim yöneticileri ve öğretmenler okul dışındaki kontrolsüz grupları okulun yararına çevirip okulun çevre üzerindeki denetimini artırabilirler. Böylelikle okul- çevre ilişkisinde devletin yükü de azalır. Hiçbir katkı beklemeden okul yapım ve onarımında, eğitim faaliyetlerinin düzenlenmesinde çevrenin katkısı sağlanabilir. Okul yönetimi bunları, okul dergisi veya gazetesi çıkararak yapabileceği gibi halk oyunları ekibiyle, mezuniyet törenleriyle, panel, tartışma ve bilgi yarışmalarıyla, turnuvalarla, yıl sonu sergileriyle, tiyatro ve okulun açılış, kapanış törenleri ve ulusal bayramlarla da yapabilir. Bütün bunlar okulun akademik ve sosyal becerilerinin gelişmesine, bu becerilerin çevrede bir gurur kaynağı olmasına ve olumlu bir havaya dönüşmesine katkı sağlar.