“Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.”(Rad sûresi)
Kalp ve varlık düzleminde arayıcı(kişi) kaygının yüksek derecesine varıyor; ilahi şerden korku, kişiyi manevi uyanışın tatlı havasıyla sarhoş ediyor. O’nun kelamını duyup da yerinden oynamayan kalbin hayretlik ve onun kelamını duyup kendini kaybetmeyen ruhun da hayretlik olduğunu söylüyor Şiblî. Bu geçici dünyanın zevkinden vazgeçenler kendilerini Allah'a adarlar. Allah da onların saf tutku ve berrak anlayışla takdir ettiği bilgiyi görebilsinler ve duyabilsinler diye kalplerinin gözünü açar. Gerçek duyma ile duyarlar, gerçeklerin haberini alırlar ve Kur'an'ı en iyiler olarak takip ederler. Onlar bilirler ki ‘’iyiliğin karşılığı yalnız iyiliktir’’(Rahman Sûresi) Kalplerine önceden yerleşmiş aşk, özlem, değerli ibadet tutumu ve Allah'ın onların içine yerleştirdiği muhteşem hediyelerden müteşekkildir. Kalp düzenle, tevazuyla, itaatle dolar ve gurur, nefret ve kıskançlık yok olur. Kalbiyle Allah'ın onu gördüğüne ve onunla konuştuğuna, lütfu ve el açıklığıyla ona teşekkür ettiğine tanıklık eder. Haya, hamd, dikkat ve anlayış halindedir. Söyle onlara sevineceklerse Allah'ın lütfu ve rahmetiyle, evet bununla sevsinler. (Yunus Sûresi 58) Kalpler ancak Kur'an'la sağlamlaşır, Kur'an dinleyen, Kur'an'ın nuruna teslim olmuş kalp daha derinden etkileniyor ve kalp onu daha iyi duyuyor. İnsanların kalbi ancak güzel ve arınmış bir kalple fethedilir. Ehli kalp yalnızca kalpli olanı harekete geçirir, kalpte gizli olan neşe ve keder; korku, umut ve özlemi uyandırır. Bazen insanı ağlatır ve bazen mest eder. Kur'an okumak kadar kalbe dokunan ve keder doğuran başka hiçbir şey yoktur. Güzellikle sarhoş olmuş insan, ilahîye iştirak ettiğinde pek çok kişinin gözünde yadırganır. Oysa bu şevk kişi ve onunla birlikte olan biri için en iyi şeydir. Kalbi ehil olanın dayanağı Allah’tır. Dayanağı Allah olanın rehberi Kur’an’dır. Rehberi Kur’an olanın önderi Hz. Muhammed (s.a.v)’dir. İmtihanı dünyası olan insan sürekli çatışma halindedir. İyilikle kötülüğün, hakla batılın, hayırla şerrin, karanlıkla aydınlığın arasında çatışan bir varlık olarak mücadele vermektedir. Bütün bunların arasında dingin bir zihin, vasat bir ruh ve selim bir kalple hayatınızı idame edebilirsiniz. Bir mümin olarak dünya hayatını kalbimizi vahyin gösterdiği yol üzere açarak yaşarsak ancak o zaman istikamet üzere yaşamış oluruz. Selim kalp sahibi insanın yönünü ne yana çevirirse çevirsin kendisine en yakın olan yaratıcısını bulacağı ve hatırlayacağı kalptir. Allah’ın verdiği nimetlerin şuuruna eren bir kalp dünya zevklerine, eğlencelerine, baş döndürücü renklerine gözlerini kapatmış, ahiret yurdunu gözden çıkarmayacak ve daima istikamet üzerine yürüyen bir kalp olacaktır. Bütün duyu organlarının kumandanı olan kalp Allah’ın sırlarından olan ilahi bir sırdır. Gören gözler kör olabilir ama kalp gözünün kör olması görme basiretinin tamamen yok olmasıdır. Arınmış bir kalp şirk ve şüpheden arınmış , iman esaslarına samimiyetle inanmış ,kötülüklerden korunmuş, peygambere ve kitaba(Kur’an) gönülden bağlı her türlü bidat ve hurafeden uzak duran, malıyla, makamıyla, unvanıyla şımarmayan bir kalptir. Arınmayı fiiliyatta geçiren insan, arınma tercihini günahlardan uzak durarak, harama –helale dikkat ederek , kul hakkı yememe yönünde kullanırsa Allah elbette bu kuluna yardım eder. Aksi yönde kullanırsa Allah yardımını keser. Kur’an-ı Kerim’in hakikate karşı gözünü kapayan kişi için ‘’Kim bu dünya da körse o, ahirette de kördür ve yolunu daha çok kaybetmiştir’’ buyruğu dikkate şayandır. İnsan ruhunu örseleyen , kalbini karartan unsurlardan kurtularak arınmaya yönelmelidir. Bu ise Allah Rasulü’nü örnek edinmeyi ve Kur’an’ın ikliminde yol almayı gerektirir.