Tükenmişiz!

Vicdanda, ahlakta, insanlıkta tükenmişiz!
Siyasette, hukukta tükenmişiz!
Ailede, gençlikte tükenmişiz!
Ticarette, dostlukta, düşmanlıkta tükenmişiz!
Üniversitelerde, Camilerde, Sivil Toplum Kuruluşlarında tükenmişiz!
Eylemlerde/Boykotlarda tükenmişiz!

Vicdanımız bir Amerikalı annenin “çocuklarımın yüzüne bakamıyorum” diyerek ağlaması kadar sızlamıyor; ahlakımız kendini herkesin gözü önünde resmi üniformasıyla yakan 25 yaşındaki Amerikan askeri Aaron Bushnell kadar bizi doğru tarafta durmaya zorlamıyor; insanlığımız zalimlerin tanklarının altına bedenini koyan Rachel Corrie gibi hassas bir insana dönüştürmüyor. Bilim insanlarımız, sanatçılarımız, ünlülerimiz Naomi Klein’in “zulüm bizdense ben bizden değilim” haykırışı kadar, sahip olduğu etki gücünü, insanlık adına ortaya koymuyor.

Zalimleri yargılayan Güney Afrika gibi bir hukuk mücadelesinden dahi kendimizi hukuksuz görüyoruz.

Avrupanın gençleri Gazze için karda kışta aylarca meydanlarda dayanışma içerisinde iken; bizim gençlerimiz Gazze’nin nerede olduğunu bile bilmeden günde yedi sekiz saat telefon bağımlılığı ortalamasında kendi yaşadığının dahi farkında değiller.

Bütün dünya halkları devletlerini İsrail ile ticaret yapmasını engellemeye çalışırken, limanları kapatırken bizim müslümanlar ticaret yasağının devletlerini zor durumda bırakacağı için buna tenezül dahi etmemektedir. Zalim İsrail Terör devletinin neredeyse bütün ihtiyaçları İslam ülkeleri tarafından ticaret adı altında karşılanmaktadır.

Başta Amerika olmak üzere bütün dünya üniversiteleri öğrencisi-hocasıyla elele İsraili protesto ederken, bizim üniversitelerde bir kaç münferit protestocuya dahi tahammül edilemeyip tartaklanıp, gözaltına alınmaktadır.

Avrupanın meydanları camilere dönüşürken bizim camilerimiz, devlet başkanlarının resmi ofisine dönüşmüş; havadan, sudan, kurttan, kuştan bahsedilen hutbelerle sanki Gazze diye bir yer hiç yokmuş, halkı soykırımdan geçmemiş gibi bir kültür merkezi misyonunda faaliyet göstermektedir.

Sivil Toplum Kuruluşlarımız birer devlet dairesi gibi devletlerini, devlet başkanlarını israile karşı mahçup etmemek için faaliyet raporlarını güncellemekle, nasıl güzel insani yardım yaptıklarını pazarlamakla, bir de kontrollü mitinglere katılıp, basın açıklaması yaparak vicdanlarını kandırmakla meşguldurlar.

Devletin bütün imkanlarıyla milyon dolarlar harcayarak uzaya gönderdiğiniz turist kadar kendi insiyatifi ile risk alarak, insanlık adına Gazze’ye gidip yaralıları tedavi eden Op. Dr. Taner Kamacı’yı gündem yapmadınız. Durum nedir diye sorulduğunda, acı gerçekleri anlattığında ise uzayda Atatürk ve bayrak şovu yapan turistten gördüğünüzü bulamadığınız için utanmasanız hain ilan edecektiniz.

Hep birlikte öyle bir ölmüşüz ki kimse öldüğünün farkında dahi değil. Ölüler diyarının sakinleri olarak kendimizden başka kimseyi göremiyoruz. Hiç bir kutsalı, iyiliği, güzelliği, acıyı, zulmü, kötülüğü, çirkinliği hissedemiyoruz.
Dünyayı bizim ölü diyarımızdan ibaret sanıyoruz.

Kendimize tapıyoruz… Korktuklarımıza tapıyoruz…Soyumuza, sopumuza, kurtarıcı gördüğümüz dini, siyasi, ekonomik liderlerimize/patronlarımıza, devletimize, vatanımıza, bayrağımıza, evladımıza, işimize, paramıza, mevkimize, makamımıza tapıyoruz. Zalimlere uşaklık yapıyor, birbirimize efelik taslıyoruz.

Bütün kutsallarımızı bir mezar yapmış, içine girip yatmışız. Firavunların mezarı gibi… Herşeyini yanında gömen bir ölüm bencilliğiyle dolu dolmen mezarlar gibi…

İran, Suudi Arabistan, Türkiye triosunun Müslümanlık skalasında, mezhepsel bir sıralamayla sıralanan 57 İslam ülkesi halkları itikadi olarak, siyasi olarak birbirleriyle mücadele halinde oldukları halde yer yer ortak menfaatte bir kaç grupta kümelendikleri halde Filistin meselesinde hiçbir eylem, fikir, inanç birlikteliği içerisinde bulunmamaları anlaşılır bir şey değil. İslam tarihi boyunca hiçbir siyasi, dini birlikteliği olmayan bu 2 milyarı aşkın halk topluluğunun devletlerinin Filistin meselesinde tam bir uyum içerisinde ölü numarası yapması, bütün dünyanın aksine arşa yükselmiş Gazze zulmünü görmezden, duymazdan, bilmezden gelmesi izah edilecek gibi değildir.

İtikadi veya siyasi olarak bir araya gelemeyen İslam ülkelerinin; zulüm karşısında susmada dilsiz şeytana dönüşmede yek vücud halinde oluşları evvela İslam’ın bu bağlamdaki temel prensibine aykırıdır. Çünkü Resullullah Aleyhisselam bu durumla ilgili şöyle demektedir: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”
İslamdan nasipsiz bu tutum karşısında peki insanlık adına bu mümkün mü? Kesinlikle değildir! Bir insanın/toplumun bir insana/topluma zulüm karşısında gaflet ve delalet içerisinde olması hiç bir insanlık davranışına sığmaz. Batı halkları tam da bu noktada ilk günden bu yana Filistin halkının yanında… Çünkü bu fıtri bir şey.

Allah Azze ve Celle diyor ki: “Bir kimseyi öldüren bütün insanları öldürmüş gibi olur. Bir canı kurtaran bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” İsrail bütün insanlığı her gün yüzlerce kez öldürüyor, Batı halkları bunu engellemek için ellerinden geleni yapıyor. Peki biz yani sözüm ona Müslümanlar! Ne yapıyoruz, ne yaptık?

Edirneli Seyfullah Öztürk, Adıyamanlı Yakup Erdal, Urfalı Hasan Saklanan Gazze mücadelesinin önde giden güzide şehitleri oldunuz. Ve kendilerine ölü denilemeyecek kişiler oldunuz. Sizi rahmetle, minnetle anıyoruz.