Esed terör ailesinin rejimi BAAS'ın mezalimi ya da başka bir ifadeyle BAAS terör rejiminin başı Esed ailesinin canavarlığı, gerçekleşen halk devrimiyle tüm çıplaklığıyla gün yüzüne çıkmaya başladı. Şeytanı küstüren kötülükleri, vahşi katliamları, mezbahaneden kötü hapishaneleri, ajan korkusuyla eşleri dahi birbirinden şüpheye düşüren psikolojik şiddetleri, din, vicdan, ahlak ve insanlık düşmanlığı adına her şey... Suriye Baas Devleti, kötülük, nefret, şiddet, cinayet adına her ne varsa hepsini en şiddetli haliyle masum halkına yaşatan canilerin rejimi, katillerin devleti idi.

Bu acımasız rejimin varlığı, baştan sona soykırım ve zulüm üzeredir. Suriye'deki Baas Rejimi'nin diktatörleri Hafız Esed (1971-2000) ve oğlu Beşar Esed (2000-7 Aralık 2024) dönemlerinde kayıtlara geçmiş çok sayıda katliamdan öne çıkanları bir hatırlayalım:

Tedmur (Palmira) Hapishanesi Katliamı (1980): Hapishanesi’nde mahkûmlara karşı yapılan toplu infazlarda 1.000 ila 2.400 arası mahkûm infaz edilmiştir.

Hama Katliamı (1982): Ağır silahlar, tanklar ve hava bombardımanları kullanılarak tahmini 10.000 ila 40.000 arasında sivil halk öldürülmüştür.

2011 ve sonrası Arap Baharı sırasında barışçıl protestolarla başlayan gösterilere rejim, ağır silahlarla sivil halka müdahale etmiştir. Daraa, Humus, Halep ve İdlib gibi şehirler başta olmak üzere bütün ülkede siviller hedef alınarak, tutuklamalar, işkenceler ve infazlar gerçekleştirilmiştir.

Guta Kimyasal Saldırısı (2013): Şam'ın Guta bölgesinde Sarin Gazı kullanılarak yapılan saldırılarda tahmini 1.400 sivil katledilmiş, kurbanların çoğu çocuk ve kadındır.

Halep Katliamı (2016): Hastaneler, okullar ve pazar yerlerinin savaş uçakları ile bombalanmadı ve Kloro Gazı gibi kimyasal silahların kullanılması sonucunda binlerce sivil hayatını kaybetmiş, yüzbinlerce insan göç etmek zorunda kalmıştır.

Han Şeyhun (2017) ve Doğu Guta (2018) gibi bölgelere de kimyasal saldırılar düzenlenerek birçok masumun hayatına son verilmiştir.

Suç dosyası, kendi halkına bu kadar kabarık başka bir devlet yok sanırım. Suriye'de devrilen Baas rejimi yaklaşık 54 yıl, 50'den fazla merkezde fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet içeren 72 ayrı işkence türünü mütemadiyen uyguladı. Bu merkezlerin en korkuncu Sednaya zulümhanesidir.

Mahkumlar, “et dolabı” denen beyaz kamyonlarla gözleri bağlı şekilde Sednaya’ya getirilir, “hoş geldin partisi” ile kamyonlardan atılıp, şiddetli dayağa ve işkenceye maruz bırakılarak içeri atılırlardı. Tabi işkence karşılamasından sağ olarak kurtulmuşlarsa... Çünkü daha bir kısmı bu vahşi getiriliş ritüelinde darp sonucu hayatını kaybediyordu.

Rejimin fiziksel işkence uygulamaları arasında, mağdurun vücudunun farklı yerlerine kaynar su dökme, başını suya sokarak boğma hissi verme, elektrikli sopayla vücuduna elektrik verme, mağduru çıplak bir şekilde metal sandalyeye oturtarak sandalyeye elektrik verme, naylon poşeti yakarak vücuduna damlatma, bedeninde sigara söndürme, mağdurun parmaklarını, saçlarını ve kulaklarını çakmakla yakma, ısıtılmış metali bedenin farklı bölgelerine değdirerek cildi yakma, bedene kızgın yağ damlatma, yanıcı böcek ilaçlarını üzerine dökerek yakma, kimyasal ve asitli saldırılar, canlı canlı yakma, gözlerin oyulması, kazıklara yatırılmak, dişlerin/tırnakların sökülmesi, el ve ayakların kırılması, uzuvların kesilmesi gibi insanlık dışı yöntemler yer aldı.

On yıllarca her gün sabah idam edilecek kaygısıyla Kur'an okuyarak kendini ölüme hazırlayıp, bir süre sonra hafız olanlar, Kur'an dinletilerek tecavüze uğrayan ve bir süre sonra Kur'an okunduğunda dayanılmaz acı çeken kadınlar; gencecik kızlardan yüzlercesi, on yıllarca süren tecavüze maruz kalıp babası belli olmayan 3,4,5 çocuğa gebe kalıp kendi başına, acılar içinde doğurduktan sonra, tecavüzcüsünün günahına, zulmüne annelik yapmak zorunda bırakılanlar; ağır işkenceler sonucu canlarını, uzuvlarını, akıllarını kaybeden yüz binlerce masum insan barbarca, hunharca katledildi, zalimlerin devlet özgürlüğü meşruluğunda...

Toplu idam, yargısız infaz Baas rejiminin rutiniydi. 54 yıl boyunca her hafta yaklaşık elli-yüz arası kişi canice, hunharca katlediliyordu.

Cesetler de bu canilerin elinden kurtulamıyordu. Ya krematoryum'da yüksek ısıyla yakılıyor ya asitle eritiliyor ya da pres makinalarıyla un ufak ediliyordu.

Rabbim Allah'tır demenin, Esed'i ilah edinmemenin cezası en ağır işkenceler, sorgusuz infazlardı.

Captagon imalat tesisi, uyuşturucu fabrikaları ile başta kendi halkı olmak üzere bütün insanlığı öldürmeyi bir kazanç kapısı haline getiren devlet adı altındaki organize terör ve suç örgütü; bu zulüm ve kötülüklerin üzerine saray konforuyla devlet başkanı muamelesi gördü yarım asırdan fazla bir süre...

Halkı aç-açıktayken öldürdüklerini ceset kamyonuna istiflerken kendisi yüzlerce lüks araba koleksiyonunu garajında istifliyor, yurt dışına 135 milyar dolar çıkartıyor, birçok ülkeden emlak alıyordu.

Baas rejiminin Esed Devleti, ülkeyi Suriye Devleti adı altında, terör örgütü pratiği ile masum halka keyfî tutuklamalar, vahşi işkenceler ve cani infazlar yaparak 54 yıl boyunca meşru bir devletmiş gibi bütün dünyaya, İslam devletlerine, komşu ülkelere kabul ettirerek bu mezalimi yasal olarak uyguladı. Bütün dünyanın ve İslam coğrafyasının gözü önünde bunları yaptı. Çünkü bu yapılanlar, on yıllardır mağdurları tarafından çığlık çığlığa, feryat figanla hep anlatılırdı. Yani bugün ortaya çıkarılanlar ne sürpriz ne de bilinmez değildi. Ama buna rağmen, bu Esed çetesiyle bütün devletler çıkar ilişkisi kurdu, dost oldu, el sıkıştı. Bu terör şebekesi, 2012 yılına kadar İslam İşbirliği Teşkilatı'nın dahi üyesi idi.

Allah Esed'in, rejiminin, memurlarının, askerlerinin, suç ortakları İran ve Rusya'nın belasını verdi, daha verecek de inşallah. Peki, bütün bu kötülükleri görmezden gelip son gününe kadar Esed'i devlet başkanı görenler, ilişki kuranlar, ilişki kurmaya zorlayanlar, Esed'den medet umanlar siz ne olacaksınız? Allah sizi de bildiği gibi yapsın. Bu saatten sonra özgür Suriye halkının büyük devrimine gölge yapmayın yeter!

Yaşasın tam bağımsız Suriye...

Yaşasın tam bağımsız Filistin...