Ey zalimler siz ilk zalim değilsiniz ve son da olmayacaksınız. Sizden önce nice zalimler geldi geçti.

Tarihin çöplüğü zalimlerin leşleriyle doludur. Bizim ezbere bildiğimiz Nemrut, Firavn, Şeddad, Ebrehe, Ashabı Uhdûd vb. zalimler, sadece birer nümune-i misal ve simgedirler. Aksi halde tarih boyu kötüler, hep iyilerden çok olmuşlardır. Allah (cc) şöyle buyurur: “…Onların şehirlerde (rahatlıkla) gezip dolaşması seni/sizi aldatmasın. (İnkârcıların dolaşmaları, ticaret ve karlı kazançlar için korkusuz ve tehlikesizce seyahat etmeleri, dünyada sağladıkları üstünlük ve buna karşı Cenab-ı Hakk’ın kendilerine mühlet vermesi şeklinde tefsir edilmiştir.) Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki topluluklar da (peygamberlerini) engellemeye, her ümmet kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti. Bâtılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları kıskıvrak yakaladım. İşte, cezalandırmamın nasıl olduğunu gör! (Ayette, Mekke kâfirlerinden önce gelen, Ad, Semud ve Lut kavimleri gibi birtakım milletlerin inkârlarına, peygamberlerini yakalayıp öldürme çabalarına, buna karşılık da Cenab-ı Hakk’ın inkârcıları helak edişinin, görünür örneklerine işaret edilmektedir. Çünkü inkârcıların harap yurtları ve feci akıbetleri bunu göstermektedir.) İnkâr edenlerin cehennem ehli olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti. (Mümin 40/4-6)

Bu günkü çakma zalimler zulümde, tarihteki gerçek zalimlerin topuğuna ulaşamazlar. Bidon, Netenyahu, Şaron vb. çakma firavunlar, mısırın gerçek firavunların eline su dökemezler. Mısır Firavn’u Musa’nın gelişini engellemek için, 8-10 yıl boyunca ülkesinde doğan tüm erkek bebekleri doğar doğmaz katlettirdi. Onun istihbaratı, orduları, kolluk kuvvetleri, kısacası tüm güçleri sahadaydı ve 7/24 Musa’nın gelişini engellemek için çalışıyorlardı. Bir annenin hamile olduğu anlaşılır anlaşılmaz, onu takibe alıyorlar, çocuğu erkek olarak doğurması halinde hemen alıp infaz ediyorlardı. Ancak Firavn’un tüm bu çabaları, Musa’nın doğumunu, engelleyemedi.

Yedi yıl boyunca doğum tüm erkek çocukları katledildi. Derken Firavn’un bürokratları gelip: :Sayın kralımız! Böyle giderse iş yapacak köle kalmayacak” dediler. Bunun üzerine Firavn; bundan böyle çocukların bir yıl sağ bırakılmasını, bir yıl da öldürülmesini emretti. Allah (cc) dilese sağ bırakma yılında Musa’yı dünyaya getirebilirdi. Ama öldürme yılında Musa (as) doğdu. Hem de Firavn’un sarayında öz annesi tarafından eğitilip terbiye edilerek büyütüldü. En sonunda da firavun ve ordularının Kızıldeniz’de boğulup helak olmalarıyla saltanatına da son verdi.

Böylece Allah (cc) kıyamete kadar gelecek tüm zalimlere şu mesajı veriyor. “ey zalimler! Sizin ordularınız, kolluk kuvvetleriniz, istihbaratınız, tüm imkânlarınız ve planlarınız, benim planımın karşısında hiçtir. Ben ne dilersem o olur. Aklınızı başınıza alın ve zulümden vaz geçin. Aksi halde sizin de akıbetiniz; ya Firavn ve orduları gibi denizle, ya nemrut ve orduları gibi sivrisineklerle, ya da ilahi kudretin herhangi bir cezasıyla helak edilmek olacaktır.

Batılılar tüm renkleriyle bir asırdır dünya insanlığına kan kusturuyorlar. Tarih boyunca da bu şer odakları, çok çirkin cürümler ve insanlık dışı çok suçlar işlemişlerdir. Sadece başkalarına da değil, kendi aralarında da aynı çirkin cürümleri işlemişlerdir. “Engizisyon mahkemeleri” Amerika kıtasının yerli kabileleri olan “Kızılderililerin yok edilmesi” Avusturalya kıtasının yerlileri olan “Aborjinlerin yok edilmesi.” “Afrika kıtasının neredeyse yarısının insan avcıları tarafından toplanıp köle olarak batıya götürülmesi.” Geri kalanlarının halen devam etmekte olan sömürge çarkında öğütülmesi.” Dünyanın geri kalan tüm kıta ve ülkelerini de aynı sömürge çarkına dâhil etmeleri, batılıların cürümlerinden sadece az bir kısmıdır.

Gözünü şer ve kötülük bürümüş olan batı kültürünün bu zulümleri sonuna kadar devam edecek değildir. Allah (cc) şöyle buyurur: “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor. (İbrahim 14/42) “Ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar. Biz de onu ve askerlerini yakaladık ve onları denize attık (Orada boğuldular).” (Kasas 28/39)

“(Resûlüm!) İnkâr edenlere de ki: Yakında mağlup olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası kalınacak ne kötü bir yerdir!” (Âli İmran 3/12) bu ayeti kerime Allah'a (cc) ve onun kitabına elini veya dilini uzatan tüm İslam düşmanlarına net bir cevaptır. Kur'an-ı kerim i baştan sona incelediğimiz zaman tarih boyu helak edilen nice kavimlerden bahseder. Resulullah (sav) da hadisi şeriflerinde helak olan birçok topluluktan haber verir. Kur'an ve sünnet in bu denli ağırlıklı olarak geçmişte helak olan kavimleri biz insanlara mükerreren hatırlatmasında elbette çok ders ve ibretler var. Bu kıssalar masal veya ninni değil…

Bu kavimlerin helak edilişlerinin detaylarında farklılıklar olsa da temel neden bu kavimlerin hadlerini aşmaları, Allah'a (cc) asi olmaları, şirk koşmaları ve Kur'an’ın orijinal ifadesiyle zalim olmalarıdır. Oranı, uygulanış biçimi, faili, mef’ulü farklı olsa da sonuçta zulüm, zulümdür. Ve zulüm adil olan Allah'ın (cc) mülkünde işlendiğine göre, asla cezasız kalmayacaktır. Er veya geç, zulüm bitecek ve zalimler cezalarını göreceklerdir. Subhaneke... Bi-hamdike... Esteğfiruke...