Eğitim sistemi birçok yenilik ve sistem değişikliğine gitmesine rağmen bir türlü istenilen seviyeye gelmiyor, gelemiyor. Çünkü sorun çift taraflı ama sistem tek kanatlı ve tek taraflı bir çözüm üzerinden gitmeye çalışıyor.
Çözüm önerisi ise duygudan yoksun tamamen akla ve güncele endeksli akademik başarı üzerinden yürütülmeye çalışılıyor. Çocukların aklını eğittiğimiz gibi duygularını(kalbini)de eğitmeliyiz. Zihni eğitim bilgiyi öğrenir, duygu eğitimi ise bilgiyi davranışa dönüştürür, davranışı eğitir.Duygusuz eğitim her zaman eksiktir ve sürekli yanlış sonuçlar verir.Çünkü veli ,okul, öğretmen çocuktan duyguya hitap eden bütün derslerden uzak durmasını istiyor.(müzik ,resim, spor) gibi. Hatta kimi okullar bu derslerde de öğrencilere sürekli test çözümü yaptırıyor.
Sonuç olarak sürekli test çözen öğrenci sorun çözmede zorlanıyor.Çünküçocuğa duygu eğitiminin hiçbir getirisinin olmadığı, gelecektede olamayacağı, bu yüzden aklı ön planda tutup gelecekteki manevi hayattan ziyade maddi yaşamı öncelemesi gerektiği empoze edilmeye çalışılıyor. Eğitim sistemi okulda iyi öğrenci, ahlaklı, yardımsever, terbiyeli, sosyal iletişimi güçlü, değerlerine bağlı ve sahip çıkan öğrenciden ziyade silik,bireysel,asosyal, belki terbiyeli ahlaklı ama sadece akademik başarı yönünden iyi olan öğrencileri önemsemektedir.
Böyle olunca da benmerkezci,egoist ve menfaatçi bireyler ortaya çıkıyor. Peki, duygu eğitimi nasıl etkiler? Eğitim sistemimiz beyin temelli yetenek ve beceriyi duygu temelli bir eğitimle mutlaka bütünleştirmeli. İyi nesiller yetiştirmek için muhakkak surette insanların duygularına hitap etmek gerekir. Sınavlarda derece yapmış öğrencilerdeki izlenimlerimizin çoğunda çocuk neredeyse testleri fullemiş ama sosyal iletişimde sıfırda çakılı kalmış.
Nasıl selam verilir yada alınır? Hal hatır nasıl sorulur? Bunlar yok. Eve misafir geldiğinde odasından çıkmayan tabletine bilgisayarına gömülmüş çocuklar…Tabiki çocuğun bu duyguları sadece kendi fıtratı ile alakalı değil, birçok davranışın altında yatan şey çevresel etkenlerdir. Ailelerin çocukların başarısını yarıştırması, anne babaların çocuklarına olan duygusal yaklaşımlarının tamamen sonuç odaklı ve sınav sonuçlarına göre olması çocuklardaki duyguyu tamamen öldürüyor.
Ve çocuğun ebeveyn yanındaki sevgisi tamamen sınav sonucuna odaklı. Mesela çocuksınavda 100 soruda 5 yanlış yapsa bile(aslında iyi bir sonuç olsa da ) doğrudan “sen nasıl bir çocuksun? Neden hepsini doğru yapmadın? Falancanın çocuğu bütün soruları doğru yapmış”diye başlanır tabir caizse çocuğun başının etini yemeye. İşte bu tür tavırlar çocuğun olumsuz duygu yüklenmesine yol açmaktadır.
Düşünceye duygu eklemek yapılan hatayı kabullenmek yada hatayı bir daha tekrarlamamaktır. Duygusuzluk ise hatanın tekrarında ısrarcılıktır. Başta eğitimcilerin duygularını sürekli yenilemeleri ve canlı tutmaları gerekiyor. Duyguda eğitimle öğrenilir ve eğitimle gelişir. Akıl ve duygu birbirini tamamlamalı, biri öne geçtiğinde diğeri pasif olursa kontrol edilemez bir hal alır.Akıl, insana hayatta yol açarken duyguda insanın bu yollarda yürümesinde motivasyon kaynağı olacaktır.
Eğitim sistemimiz duygu eğitimini eksiksiz bırakırsa zihni evrenin merhametten,empatiden,sevmeden,saygıdan,acıdan tamamen uzaklaşıp bireyin kendi varlığını garanti altına almak için kendi dışındaki herkesi hiçe sayacaktır.Duygusuzluk yaşamayı ,duygu ise yaşamanın yanında yaşatmayı önceler.
Duygusuzluk günlük yaşamda bireysel mutlu olmaya, anlık yaşamlarla mutluluğun peşinden gitmeye çalışırken duygu eğitimi başkalarıyla birlikte varlıkta ve yoklukta dünyada ve ahirette mutlu olmanın amacını taşımaktadır.Duygu eğitimi insanın sadece kendi yaşamını inşa etmez.
Kendisiyle beraber diğer insanlarında,toplumunda,ülkeninde yaşamını inşa eder.Duygu eğitimiçocuğun içerisinde bulunduğu ortamlarda sosyal bir kimliğe sahip olduğunu öğretir , dolayısıyla sosyal kimliğin gereklerinide yerine getirmesine yardımcı olur.
Kısacası fiziksel yaşamımızı nasıl yiyerek, içerek ,uyuyarak devam ettirebiliyorsak, duygu ile de sosyal hayatımızın programlarını devam ettirmeliyiz. Modern hayatın dayattığı akılcı, bireyci yaşamaya inat akılcı ama aynı zamanda duygucu bir yaşamı, eğitimi de yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olarak devam ettirmeliyiz.