Bilindiği üzere Kur'an birçok insan için bir hayat nizamından çok, ramazan vb. özel zamanlarda sevap için, mezarlıklarda cenazelere rahmet, hasta olanlara şifa olsun diye okunan bir kitap… Tabi evlerimiz ve işyerlerimiz için biraz tezyin, biraz da bela ve nazarlardan koruma aracı… Resulullah (sas) ın on dört asır öncesinden uyardığı gibi: “İnsanlar Üzerine Öyle Bir Zaman Gelecektir ki 
İslâm’ın Yalnız İsmi, Kur’an’ın İse Resmi Kalacak. ...”
(Beyhaki)

Kur'an'ı Kerim ilahi bir anaysa olarak hayatımıza yön vermesi bir yana dursun; onu okuma, anlama ve bireysel hayatımızda yaşamak konusunda da acınacak haldeyiz. Zaten bunu yaptığımız zaman, anlayıp yaşadığımız Kur’an bizi asla boş durdurmayacak, harekete geçirecektir. Hemen akabinde başka insanlara öğretme, anlatma ve yaşamalarını sağlamak için çalışmaya başlayacağız.

Şimdi gelin bu konuyu bir daha ciddi bir şekilde gündemimize alalım. Kur'an’a karşı görevlerimizin neresindeyiz. Sadece ramazanda bir hatim cumadan cumaya da bir Yasin-i şerifle mi iktifa ediyoruz? Yoksa Kur'an ekmek su gibi günlük gıdamız mı? Bu muhasebeyi yapalım ki dünyada huzur, ukbada ebedi saadeti hak edelim.

Düşünelim ki mahşer yerindeyiz… Servet, makam, şan şöhret, amca, dayı hiçbir şeyin fayda vermediği, heyecan ve korkudan insanların anne-baba, ehlu iyalden kaçtığı, diz, gövde, gırtlak veya alt dudağına kadar ter deryası içinde kaldığı günde, Kur’an bizi şöyle savunuyor; “Allah’ım! Akranlarının para pul, şan şöhret, moda, müzik, futbol vs. ma-la ya’nilerle / boş işlerle ömür tükettiği zaman, şu kulun beni öğrenme, okuma, anlama, yaşama… Sonra başkalarına öğretme, anlatma ve yaşatmak için gereğini yaptı, bu kulunu affet Allah’ım! (cc).

İşte bu zorlu günün zor mahkemesinde Kur’an’ın bize avukatlık yapması kurtuluşu garantilemek demektir. Ama birde bizim savcılığımızı yaparsa işte o zaman işimiz çok zor. Kur’an’ın ne avukatlığı ne de savcılığı reddedilir. Dolayısıyla kurana karşı görevlerimizin hakkını verelim ki, Kur'an savcımız değil, avukatımız olsun. Aksi halde Kur'an da, peygamber de bizden şikâyetçi olur. “Peygamber de dedi ki: Ey Rabbim! Şüphesiz ki kavmim bu Kur'ân'ı (bir kenara itip) terk ettiler.” (Furkan 25/30)

İnsanlar bu geçici dünyada mahkemeye düştüklerinde ceza almamak için avukat vs. için her türlü masraf ve çabadan kaçınmıyorlar. Hâlbuki mahkemeyi Kübra’daki mahkûmiyet çok daha şiddetlidir. Cezanın ebedi veya düşünemeyeceğimiz kadar uzun cehennem olabilir. Oradaki kazançta kayıpta çift kat olup bu dünyadakiyle kıyası mümkün değildir. Zira cenneti kazanmak cehennemden de kurtulmak demek, cehennemlik olmak ise cenneti de kaybetmek demektir.

Konuyla ilgili şu ayet ve hadisleri de tefekkür edelim.
“Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür” (İsra 17/9)
“Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi.” (Yunus 10/57)
• “Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.” (Fatır 35/29)
“Sizin en hayırlınız kuranı öğrenen ve öğretendir” (Buhârî, Fezâilü’l–Kur’an 21, Riyazus salihin H no= 995)
• “Kuran okuyun çünkü o kıyamet günü kendisine sahip çıkanlara şefaatçi olacaktır.” (Müslim, Müsâfirîn 252. Riyazus salihin H no= 993)

  • “Kıyamet günü Kur’an ve onunla amel eden ehli getirilir. Bakara ve ali İmran sureleri öne çıkarak onun savunmasını yaparlar.” (Müslim, Müsâfirîn 253, Riyazus salihin H no= 994)
    • Okumada mahir olup ta kuran okuyan Allah (c.c) ın seçkin melekleriyle beraberdir. Acemi olup ta kekeleyerek okuyana ise iki misli sevap vardır.” (Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’an 16)
    • “Kur'an’dan bir harf okuyana on sevap vardır. Dikkat edin elif lam mim bir harftir demiyorum elif bir harf lam bir harf mim bir harftir.” (Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 16, Riyazus salihin H no= 1001)

Şu halde; bu konuyu gündemimizde tutalım, birbirimizi teşvik edelim, birbirimizden bu konuda hesap soralım, bu konuyu çetleşmelerimizde! sohbetlerimizde, ziyaretlerimizde hatta telefon görüşmelerimizde gündeme getirelim. Hal hatırdan sonra muhatabınız Kur’an biliyorsa kaç kişiye Kur’an öğretmekte olduğunu, şayet bilmiyorsa öğrenmeye başlayıp başlamadığını soralım ve usulüne uygun bir şekilde bu işi sürekli takip edelim. Unutmayalım ki bir hayra sebep olan onu yapan gibidir. Selam… Dua…