Bugünkü yazımız alışık olmadığımız bir başlıkla başlıyor. Çünkü dindarlardan rahatsız olanlar karşıt düşüncelerden değil; Kemalist, laik, sosyalist de değil. Peki kim dindarlardan rahatsız? Ne oldu da bu hale gelindi. Oturduğumuz her ortamda rastladığımız her yerde , okuduğumuz haberlerde mutlaka dindarların kusurları ya da yaptıkları yanlışlarla karşılaşıyoruz. Daha ilginci dindarlar kendi aralarındaki muhabbetlerde şuna benzer konuşmaları çok dillendirir oldular:
“Adam dinsiz ama çok dürüst, adam inanmıyor ama oldukça adil”. Diğer yandan adam namaz kılıyor , Kur'an okuyor ama her şeyi iki katına üç katına satıyor gibi konuşmalar. Peki neden böyle oldu? Parayla tanıştık, para zorbalığa dönüştü, zorbalık din kullanılarak itaate dönüştü. Dün kıldığımız namazlar sade ve temizdi, tuttuğumuz oruçlar bizi tutuyordu, verdiğimiz zekat ve infakları sadece Allah biliyordu. İşte bu yüzden daha sade ve temizdik .Bütün bunlar bizleri hayatın bencilliğinden koruyordu.
Tıpkı bir ayna gibi Allah’ın karşısına çıkıyorduk. Bugün sadece vakti geldiğinde ayarlanmış saatler misali ibadeti yerine getiriyoruz. Elbette beynine zincir vuran insanın kalbi de zincirlidir. Ne kadar dinden dindarlıktan konuşulsa da inanmak hep acabalarda kalıyor. Kendi hayatlarımızla, yaşadığımız olumsuzluklarla ilgili, toplumsal sorunlarla ilgili hep dindar oluruz da ama uygulamalara geldiğimizde zalime benzer insan yanımız.
Bütün açılışları, bütün başlangıçları besmeleyle şeytana lanet okuyarak yaparız ama sonunu şeytanın memnuniyetiyle bitiririz. Daha düne kadar kardeşçe, kardeşlik üzerine yeminler ederek, mersiyeler dizerek yolların çilelisi olmadık çile, olmadık linçlerle karşı karşıya kalınsa da yürünecekti. Bugüne gelince pastanın büyüklüğünün cazibesine kapılarak neden yarısı da benim olmasın diye adi, çukur savaşına girerek ve birbirimizi fitne ve münafıklıklığın alçaklığı ile suçlar olduk.
Yani birbirimizi var etmek için değil de yok etmenin saldırganlığını yaşar hale geldik. İhtiyacımız olan ibadet hayatımızı düzenlemek için Kurana başvurmayız da birbirimizi yok etmek için mızrağın ucuna Kuran yapraklarını takarak dün bizimle olan, bugün düşman olan dostlarımızı yok etmeye çalışırız.. Her şeyden on kat daha fazla para kazanıp biriktirdikten sonra fakirlere, yoksullara nurani bir yüz ve muhabbetle sakin bir şekilde "sabret kardeşim, iğrenç olan dünya malını ehline bırak hep yokluğa şükret" der; " bu dünyadaki fakirlik, zayıflık ve bedbahtlık Allah’ın sevgili kullarına bahşettiği bir nimettir.
Dünya malı boş" gibi nasihatler verirler.. Ömründe defalarca umreye ya da hacca gider, imamın tam arkasında namaz kılar da mirastan yetimin ya da kardeşlerinin hakkını vermez. Bazen o kadar kazanır ki, o kadar kendisini kaptırır ki abdest aldığını unutur, yine alır, bu sefer namazı kıldım mı diye düşünür. Kuranın emrettiği dindarlığı bırakıp kendi kişisel dindarlığını dayatmaya kalkar. Hakkı arzulayan, cehaletten kurtulmaya çalışan Kur'an'a sığınan Müslümanları kendi dindar anlayışı ile düşmanlaştırır. Kendilerine özgü hakikatlerle hakkın hakikatini ezerler. İnsanları doğru ve mantıklı olan şeyden alıkoyabilmek için kendi gerçekliklerini doğru ve mantıklı göstererek oraya davet ederler. Kur’anın misyonuna savaş açıp Kur'an'ın cismini rafta tutarlar.
Dindarlar namaz ehlidirler, abdesti kusursuz alırlar, tekkelerinde zaviyelerinde abiddirler, zahiddirler. Ama hayırlı amelde, halka hizmette , hakta, hukukta kişilerin hakkını hakka göre değil de kişiye göre hak oluşturarak sağlamaya çalışırlar. Hak kisvesi altında dini, kendi çıkar ve menfaatleri için kullanırlar. Kaderimiz olan bu coğrafyada Amerika , İsrail, Rusya gelir de bu topraklarda her türlü katliamı yaparlar da onları suçlamaz yine Müslümanları suçlarlar. Bu coğrafyadaki Müslümanlar ne küfrün ne de şirkin saldırısı ile yok olmuyorlar, aksine dindarların saldırısı ile yok oluyorlar.
Hâk almak için olmadık taklalar atıp sonrasında " rızkı veren hüdadır, kula minnet eylemem" derler. Fasıkların getirdiği haberlerin kaynağının kökeninin dindar muhataplardan kaynaklı olduğuna tanık oluyoruz. Ve dindarlar bugün kendi sınavlarını kaybettiler .Yol işaretlerini belirleyen ne kadar kavram varsa hepsini tükettiler.Yani Allah dindarları iddialarından vurdu