Şöyle başlarız hep, bu çocuk böyle değildi; telefonu, tableti eline aldı; değişti. Dersleri çok iyi iken şimdi çok kötü. Benim çocuğum böyle olamaz gibi ardı arkası kesilmiyen serzenişler.
Çocuklarımızı kendileri oldukları için mi önemsiyoruz, seviyoruz yoksa bizim istediğimiz hoşumuza giden, bize göre davranan şeyler yaptıkları için mi seviyoruz. İtaat eden ve bağımlı olan çocuklar her zaman anne- baba ve toplumun gözünde iyi çocuklar olarak bilinir. Bugün çocuklarımızın uğradığı değer erezyonunda çocuğun çevreyle iletişime geçtiği anne ve babanın model olamayışı, çocuğun çevreyle iletişime geçişini teknolojik uyaranlar, dijital oyunlar üzerinden gerçekleştiği kesinleşmiş kanılardır. Çocularımızı aşırı rekabetçi ve hırslı olmaları yönünde teşvik ederken bir gün acımasız bir caniye dönüşeceğini hiç
düşünmüyoruz. Çocuklarımıza acılarını yaşatmamak, başkalarının da acısının olduğundan bîhaber yetiştirmek çocuklardaki empati duygusunu öldürmek demektir. Çocuklarımız doğdukları andan itibaren ebeveynleri tarafından korumacı, yoğun uyarı ve bir o kadar da yasaklar bombardımanıyla karşılaşıyorlar. Çocukların bağımlı durumu, çaresizlik içinde yetişkinlerin beklentilerine karşılık vererek yetişkinlere bağımlı ve tabiliktir. Hayal etme
duygularını çiçeksiz bir bahçeye dönüştürüyorlar. Hayali olmayan insan sevgi üretemez. Bu süreç yetişkinlerin kendi çocukluklarında yaşadıkları yasakları ve olumsuzlukları kendi çocuklarında daha geniş özgürlük ve yaşam alanı açarak gidermeye çalışıyorlar. Bu durumda dengesiz tavizler veriliyor. Yani iyi anne, iyi baba olduğumuzu çocuklarımızı aşırı koruyarak ve onları dünyanın merkezine alarak yapamayız. Bu çocuklara verilmiş yanlış bir
haktır. Böyle yapınca kendimizi çocuklarımıza, onları da sistemin dayatmalarına itaate alıştırdığımızı unutuyoruz. Anne baba olarak çocuğa hayatın anlam ve önemini ona verilen değer üzerinden tanımlamak önemlidir. Çocuk ancak sevgi dolu bir refakat yaşamışsa daha sonra anne babasından ayrılabilir ve bağımsız bir insan olarak gelişebilir. Anne baba refakatinden yoksun çocuklar cesur gibi durur ama hep kaygılı ve irade yoksunudurlar. Anne
baba refakatinde olan çocuklar anlaşılamadıklarından kendilerine kısmen de olsa yapılan uyarıları baskı gibi algıladıklarına şahit oluyoruz. Dışarıda kendi akran veya diğer yetişkinlerle kolayca anlaşırlarken kendi anne babalarının içten samimi uyarılarına ciddi tepkiler vermektedirler. Anne ve babaların istek ve iradelerine aşırı uymak çocukların benliklerinde kısıtlı yaşama kendi gözleriyle görme olanağını
kaybetmesine neden olmaktadır. Çocukların suçluluk duygularını itiraf etmelerine ve bu duygularıyla yüzleşmelerine izin verilmeli, hatta teşvik edilmeli yoksa kayıtsızlaşma olur. Bunun sonucunda bir süre sonra geçmişlerini inkar etmeye başlarlar.