Taa eskilerden beri var olan, ancak günümüz dünyasında bir kartopu misali hızla ve katlanarak büyüyen bir zümre korkunç derecede yol almaya devam ediyor. Ben bu zümreye bu satırlardan sonra ‘dinbaz’ demek istiyorum.
Bu dinbazlar dehşet derecede birbirlerini taklit etme yeteneğine sahipler. Taklit etmekle kalmayıp bir de koronavirüs misali mutasyona da uğruyorlar.
Virüs mü yoksa bunlar mı tehlikeli anlaşılması gerçekten zor. Bu denli yani!
Etraf artık bunlarla dolu.
Işığa üşüşen sinek misali, bir yerde bir ışık görmeye görsünler. Hemen oradalar. Temizine pisine bakmadan dalarlar hemen; ‘Ne koparabilirim acaba?” gibilerden.
Bakın bu dediklerimi ciddiye ve dikkate alın!
Zira, zannettiğimizden çok daha tehlikeli ve bir o kadar da sinsidir bu dinbazlar. Bükelamun gibiler, başlarında takke, ellerinde tesbih hiç eksik olmuyor. Kendi düzenleri için; her türlü naneyi yemeyi, her türlü taklayı atmayı ve her türlü köşeyi dönmeyi mübah, bu uğurda dini istismar etmeyi ise marifet sayıyorlar. Takiyye en iyi bildikleri hünerdir. O yüzden sakın oyunlarına gelmeyin. Yani demem o ki; günümüz dünyasında başında takke, elinde tesbih olan her insan ‘dini bütün’ değildir. Anlayın artık.
Lakin bunu dedik diye hedefe de hemencecik dindarları koymayın.
“Ne diyor yahu bu adam?”
Şunu diyorum!
Dindarlık başka bir şey, dinbazlık bambaşka bir şey.
Rab’bim dindarlarımızın sayısını artırsın. Zira kimin lafı olabilir ki gerçekten Allah’ın (c.c) yolunda olanlara.
Aralarındaki farka gelince:
Dinbaz narda (ateş), dindar nurda saklıdır.
Dinbaz fitneden, dindar muhammed-i muhabbetten anlar.
Dinbazının sözü yalan, dindarın sözü imandır.
Dinbaz da alçakça hileler, dindarda Yusufça çileler vardır.
Dinbaz da saltanat kavgası, dindar da ‘ab-ı hayat’ davası vardır.
Dinbaz da Nemrudi tuzaklar, dindar da İbrahim’i sevdalar vardır.
Kaldı ki: olacakları bile bile, sonunun nasıl olacağını göz ardı ederek, kendi çıkarları uğruna böylesi bir hayatı tercih arzusu, gün gelir ‘inkar’ olarak dışa da vurabilir ki, MaazAllah inkarcılar için Ayet-i celle de şöyle deniyor, “O gün ağızlarına mühür vuracağız; ve elleri Bize konuşacak, ayakları da şahitlik yapacak. (Yasin; 65)
Son olarak unutmayalım ki;
Allah’ın kitabına el uzatarak, çıkar ilişkilerinden ziyade sevgi ve dostluk kavramlarını yüreklerimize ilmik ilmik işlediğimizde, sığ ve kirli sularda kürek çekmekten kurtulur, kimsesizlerin kimsesine sığınmış oluruz. Ve şurasınından emin olmalıyız: kimsesi Allah olanın dünya da ve ahirette başka kimseye ihtiyacı olmayacaktır.
Vesselam,