Zaman su gibi aktı ve yine çoğumuz için memleket demek olan yaz günlerine ulaştık.
Bütün hengamesi, ekonomik krizleri, yabancı düşmanlıkları ve 4. Rutte hükümetinin istifası gibi olayların ardından bir sezonu daha geride bırakıyoruz. Çok nostaljik olacak ama acı-tatlı ne varsa hepsini bir aylığına unutacak ve adeta hayatımıza küçük bir ‘vatan’ arası vereceğiz.
Tabii ki gidenlerimiz kadar kalanlarımız da olacak, planları ve hesapları uyduramamış tüm dostlarımıza sabırlar ve bir sonraki yaza kolaylıklar diliyorum.
Geçtiğimiz dönemden yaza bizimle birlikte giren en taze sorun güzel ülkemiz Türkiye’de yaşanan ve dünya genelinde yankı bulan olaylardır. Olayların nasıl başladığı ve nasıl bittiği ya da biteceği elbette bizim çözebileceğimiz kadar basit değildir.
Yaşanmasaydı keşke diyeceğimiz çok şey yaşandı... Müslüman ümmeti her yerde, her çekilde müzdarip oldu ve olmaya devam ediyor.
Ayrıca yaklaşık 100 yıldır ülkemizin köşe başlarında duran ve adeta kendisini devlet gibi gören bir kesimin ilk kez devletle çatışmasının yıl dönümü bir kez daha geldi çattı. Nedeni çok tartışıldı! Devletin kendi kontrollerinden çıkıyor olmasını kabullenememişlerdi belki de... Belki de hiçbir acı ve yokluk çekmemiş bu kesimlerin de ürkütülüp korkutulabileceği zaaflarını birileri yakaladı. Olaylar başladıktan sonra her kesimden insan farklı sebeplerle sokağa çıkmıştı. Medyadan takip ettiğimiz kadar yakınlarımız aracılığıyla birebir şahitlerden de öğrendiğimiz olaylar artık endişe verici boyutlardan uzaklaştı ve sıradan eylemlere dönüştü.
Takvim yaprakları bizlere bir kez daha o günü hatırlatırken; Şimdi biz milletimizin yüksek veraseti ve aklı sayesinde yine aynı rahatlıkla memleketimize gideceğiz ve huzur içinde sevdiklerimizle buluşacağız.
AMA ÇOK ŞEY ÖĞRENDİK
Ancak bu olaylar sırasında dikkat çeken bir çok nokta var ki, bunları zihinlerimizin bir köşesine yazmak gelecek açısından bize unutulmaz tecrübeler olarak fayda sağlayacaktır.
Masum görünen bir çevreci eylem bir koca şehri yakıp-yıkan, yağma ve talana benzer görüntüler oluşmasını sağlayan bir isyana dönüşebilirmiş, bunu bu süreçte gördük. Katılacağımız ya da katılmayı düşündüğümüz bu gibi masum görüntülü işlerin gidişatından veya sonucundan nelerin kaybedileceğini ne kadar çok dikkatle izlememiz gerektiğini çok iyi öğrendik. En son Kayseri’deki masumane durumu provoke etmeye çalışan kötü zihniyetliler bizlere hala var olduklarını hatırlatıyor.
Geçtiğimiz dönemde Amerika’nın Irak işgali gibi savaşlarda yaptığı yayınlarla kendi kamuoyunu ordusunun arkasına çekmesiyle ünlü dünyaca meşhur dev medya organları ve özellikle televizyonlar, her adımda ‘dost ve müttefik’ dedikleri Türkiye’den bir anda iç savaş naraları eşliğinde saatler süren yayınlar ve dehşet verici yorumlar yaptılar. Bu da bize ‘yalnız ve güzel ülke’ Türkiye’nin aslında bu batılıların gerçek dostu olmadığını ve aslında hep önyargılı ve hep aleyhimizde durduklarını göstermesi bakımından unutulmaz bir kare olarak hatıralarımız arasına yazıldı.
Tabi bu yabancı basından çok daha önce ve inanılmaz bir şekilde kendi ülkesi aleyhinde haberler ve yayınlar üreten bir yerli medyamız olduğunu da bir kez daha görmüş olduk ve belki de unuttuğumuz ihanetlerini böylece hatırlamış olduk.
Anti-emperyalist sloganlarla ortaya çıkan bu güya devrimcilerin nasıl ABD ve AB medyasından ve devletlerinden destek aradığına içimiz iğrenerek şahitlik ettik.
Yerli medyamızın yabancılardan daha yabancı mensupları tarafından nasıl yalan haberler ve sahte resimlerle dünyanın ülkemiz aleyhinde kışkırtıldığını ibretle izledik.
5 ağaç için ortaya çıkanların insan ölümlerine sebep olmaktan çekinmemelerine o zamanlar çok şaştık...
Ancak artık üzerinden çok sular geçti. Hala mı yoksa? Yapmayon lütfen!
NELER NELER...
Hazır ortaya çıkmışken kendilerine destek veren batılıları da rahatsız eden tüm projelere bir anda nasıl karşı olduklarını gördük. Takvim yaprakları şahitlik edecektir her karesine... Bir anda gündeme Almanya’nın rahatsız olduğu 3. Havaalanı, İstanbul boğazındaki İngilliz tehakkümünü kıracak olduğu için İngiltere’nin rahatsız olduğu Kanal İstanbul’u ve bunlarla bağlantılı 3. Boğaz köprüsü geldi.
İlginç olmayan bir şekilde İsrail’li politikacıların olaylardan duydukları memnuniyeti okuduk gazetelerde...
Ve bir anda ekonomik dengeler sarsıldı.. Bilinçli olarak % 2,2’ye kadar indirilen tahvil faizleri yeniden 7,2’ye çıktı ve olaylar bıçakla kesilir gibi durdu!
GÜNAYDIN TÜRKİYEM
Sonra uyandı herkes ve bir anda dünyanın her bir yanından Türkiye’ye ve özellikle Başbakan Erdoğan’a destek mitingleri başladı. Kosova ve Makedonya’dan Yemen’e, Filistin’den Somali’ye uzanan bir hatta ve New York’tan Kuala Lumpur’a kadar uzanan bir coğrafyada insanlar ellerinde Türkiye bayrakları ve posterlerle sokaklara çıktılar.
Ve böylece küresel aktörlere küresel bazda cevaplar verilmiş oldu ve kılıçlarını şimdilik bir kez daha kınına koydular.
Ama yine geleceklerdir. Menfaatleri aleyhinde yapılacak her işten sonra bir kez daha gelecekler ve belki de çok daha büyük karışıklıklara sebep olacaklardır. Bu günlerde yaşadığımız ekonomik saldırılarda bunların bir parçası değil mi ha keza?
Unutmayın! Her zaman memnun olmayan bir kesim olacak ve her zaman birileri provokasyona kolaylıkla gelebilecektir. Bizim Avrupa’dan zevkle izlediğimiz Türkiye, elbette birilerinin morallerini bozmaya devam edecek ve nefretleri çekecek, planlar kurulacaktır aleyhinde...
Her şeye rağmen Avrupalı Türklerin ülkelerine güvenleri sarsılmadan devam ediyor ve devam edecek zira ikinci bir Türkiye yok bizim için...
Son yıllarda devam eden tersine göç aynı şekilde devam ediyor ve bu yaz da bir çok insanımız bir daha geri dönmemek üzere bir ömür harcadıkları Avrupa’ya veda ederek vatan topraklarına yürüyorlar.
Bu hislerle sıla yoluna çıkacak tüm okurlarımıza güzel bir yaz tatili dileyerek sizleri en sevdiğinize emanet ediyorum.
Vesselam,