Cemaat olmak farz mıdır?
Evet cemaat olmak sadece farz değil, sair farzların da teminatı olup farzlar üstü bir farzdır. Çünkü yaşanılması gereken tüm farzlar, İslam devleti gerektiriyor. Hakeza kaçınılması gereken haramlardan hakkıyla arınıp uzak durmak da İslam devleti gerektiriyor. İslam devletinin ihyası ise, o devletin nüvesi/çekirdeği olan bir cemaati gerektiriyor.
Bağımsız bir İslam devleti olmadan, İslami hakkıyla yaşamak mümkün değildir. Şu o devleti ihya veya inşa etmeyi hedefleyen, İslami bir cemaatin olması da farzdır. Tabi her aklıselim Müslümanın, böyle bir cemaat içinde yer alıp verilen görevleri hakkıyla yerine getirmesi de farzdır. İslam şeriatının şu genel kuralı malum. “Bir farzın kendisine bağlı olduğu şey de farzdır.” Akli ve nakli delillerle cemaatsel çalışmanın farz olduğuna kanaat ettikten sonra, işe koyulmaktan başka yol kalmaz.
Cemaatsel çalışmanın farz olmasının tespiti neden önemlidir?
Bilindiği üzere değerli olanın değerini ne denli kavramışsak, onu elde etmek için o kadar daha ciddi oluruz. Onu elde etme uğrunda daha gayretli davranır, daha çok fedakarlık yapar ve ne kadar bedel ödenmesi gerekiyorsa, öderiz. Bu gerçeği kavrayan bir davetçi, mahiyetinde çalışacağı bir cemaat bulmadan, yerinde duramaz.
Cemaatsel çalışma farz olunca bu çalışmayı terk etmek, haram olmaz mı?
Herhangi bir farzın terk edilmesi haram olduğu gibi, cemaatsel çalışmayı terk etmek de haramdır. Ancak bu haram diğer haramlardan farklı olarak, sosyal bir haramdır. Örneğin içki, kumar, faiz vb. haramlar, bireysel günahlardır. Bireysel günahlar, yapan kişiyi veya kişileri kapsar ve zararı lokaldir. Ama cemaatsel çalışmayı terk etmek, toplumsal olup tüm toplumu, hatta tüm ümmeti ve dolaylı olarak tüm insanlığı ilgilendirir. Evet bu vebalin, tüm insanlığa büyük zararları vardır.
Bugün tüm dünyada bir kaos, kargaşa ve anarşi ortamı var. Allah'ın (cc) mülkünün her yanında, Allah'ın (cc) emirleri çiğneniyor, “ibahiye” yani sınırsız ahlaksızlık öylesine ortalığı sarmış ki, ar ve namustan bahsetmek, ayıp sayılır olmuş. Edep hayadan bahsetmek, özgürlüklere teaddi olarak görülür olmuş. Bunun en büyük sebebi, İslam ümmetinin devlet gücünü kaybetmesidir. Çünkü güç ümmette olduğu zaman, ümmet bu gücü; işgal, sömürü, talan ve katliam için değil, adalet, barış ve huzur için kullanır. İslam tarihi bunun net şahidi ve delilidir. İşte, gücünü toplayıp ümmeti ayağa kaldıracak olan İslam devletinin ikamesi için İslam devletinin nüvesi olan cemaatin ihyası gerekiyor. “Kâfirler de birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz emredildiğiniz gibi yardımlaşmazsanız, yeryüzünde bir fitne (İslâm zâ'fiyeti) ve büyük bir fesat (küfür hâkimiyeti) olur.” (Enfal 8/73)
Nasıl bir cemaat?
İslami bir cemaatin belirli ve olmazsa olamaz bazı sıfatları vardır. Bu şartları haiz olmayan bir oluşum, sadece lokal bir grup olmaktan öteye geçmez. Bunlar sadece başlıklar olarak şöyle özetlenebilir. “Rabbani” “şümullü” “evrensel” “nebevi metodu baz alan” “şahıs merkezli değil” “şurayı esas alan” “gayesi ve hedefleri net” “çalışma metodu ve programı da yine netlikte olmalıdır. Elbette şurası da plan ve programı da, ilim ve hikmet sahibi ve işini ehli olan ulema tarafından düzenlenmiş olmalıdır. Diğer önemli bir husus da, İslami bir cemaat, kendisini İslam’ın tek temsilcisi görüp diğerlerini ötekileştirmez. Aksine eninde sonunda onlarla beraber olmanın gereğine inanır. Onlarla ittifak ve ittihadın yollarını arar.
Takım veya parti tutar gibi cemaat tutmak doğru mudur?
Herkesin bir takımı var, bizim takım da A takımı olsun der gibi… Bir davetçinin içinde yer alacağı cemaati iyi tanıması ve bu konuda yeterince okuma ve araştırmalar yapması önemlidir. Giyilecek elbise, kullanılacak bir telefon, kazanma, harcama vb. birçok basit maddi ihtiyaçlarımız için kılı kırk yararcasına araştırmalar yapıyoruz. Ki bunlar, bizim geçici dünyamızla ilgili olup bir ziyan durumunda telafisi kolaydır. Halbuki bir cemaat içinde yer alıp emek vermek, bizim hem bu dünyamız, hem de ebedi ahiretimizle çok yakından alakalıdır. Dolayısıyla bu konudaki araştırmalarımızı, daha dikkatli ve daha hassas yapmak zorundayız. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...