Deprem, tarih boyunca gerek ülkemizde gerek dünyanın çeşitli ülkelerinde hep yaşanan bir felakettir. Ancak yıkıcılığı ve sebep olduğu can kaybı sebebiyle tarihin dahi hafızasında böyle büyük bir felaket çok azdır. Zelzele, gözlerin görmediği büyüklükte bir felakete, kulakların işitmediği şiddette figana yol açmıştır. Bu büyük afeti Türkiye’nin ve depremle en çok anılan Japonya’nın son yüzyıldaki depremlerine bakınca vahametini daha iyi anlıyoruz.
1 Eylül 1923 saat 11:58’de Japonya’da 4 dakika süren ve 7.9 şiddetinde meydana gelen Büyük Kanto Depremi’nde 100 bin ’den fazla insan hayatını kaybetti.
27 Aralık 1939 tarihinde meydana gelen 7.9 şiddetindeki Erzincan Depremi’nde 32.968 kişi hayatını kaybetti.
17 Ocak 1995 tarihinde Japonya’nın batısında yer alan yoğun nüfuslu Kobe kentinde meydana gelen depremin şiddeti 7.2 büyüklüğünde idi. Bu deprem son 50 yılın en yıkıcı depremi olmuş 6200 kişi hayatını kaybetmişti. Yardımların ancak 2 gün sonra verilmeye başlandığı afet bölgesinin 150 milyar dolarlık bir maddi zarara uğraması da depremin yıkıcılığının büyüklüğünü göstermesi açısından önemlidir. Ama bu büyük felaketin sonrası için kayda değer en önemli gelişme ise Japonya hükümeti tarafından depremlere daha hızlı yardım gönderilmesi açısından geliştirilen “Ulusal Felaket Stratejisi’dir.
17 Ağustos 1999 tarihinde sabaha karşı 03:02’de meydana gelen 7.8 şiddetindeki Marmara (İzmit/Gölcük) Depremi’nde resmi rakamlara göre 18.373 kişi hayatını kaybetti.
Dünya tarihinin bilinen en büyük depremlerinden biri de 11 Mart 2011 tarihinde Japonya Tohoku merkezli 9.0 şiddetinde olan depremdir. Yerel saatte 14:46’da gerçekleşen deprem yaklaşık 6 dakika sürdü. 19.759 kişinin öldüğü depremde 2531 kişi de kayboldu. Depremin bilançosunun ağırlaşmasında en önemli rolü ise depremle meydana gelen Tsunami oldu.
16 Mart 2022 saat 23:36’da Japonya’nın doğusunda 7.3 şiddetinde Fukuşima Depremi meydana geldi ve 2 kişi hayatını kaybetti.
Ve 06 Şubat 2023 Gaziantep/Maraş merkezli depremlerde resmi rakamlara göre 28 Şubat itibariyle 44.374 kişi hayatını kaybetti.
6 Şubat 2023 tarihinde sabaha karşı 04:17'de 7.7 şiddetinde yaşanan ilk deprem, ardından aynı gün saat 13:24'te yaşanan ikinci deprem ve sonrasında yaşanan üçüncü deprem, 21 Şubat'ta ilk depremin 15. gününde Hatay Samandağ ve Defne ilçelerinde ilki 20:04'de 6.4 şiddetinde ikincisi 3 dakika sonra 5.8 şiddetinde yaşanan diğer iki deprem ve yaklaşık 22 günde 11 binin üzerinde meydana gelen artçı deprem sonrasında bir yandan dini, bir yandan siyasi, diğer yandan da toplumsal bir takım şeyler konuşuldu. Ancak üzülerek tanıklık ettik ki konuşulanlar arasında yeni bir şey yoktu. Depremin Kader olup olmadığı, mütahitlerin mi yoksa onlara izin veren, göz yuman kamu bürokrasisinin mi daha çok suçlu olduğu, yardım organizasyonlarındaki koordinasiyonsuzluk, geç müdahale, Allah devlete zeval vermesin, muhalefet ve iktidar kanatlarında seçim kaygısıyla verilen siyasi demeçler, yardımlaşma/dayanışma ruhunun her çeşidine tanıklık edilerek halkın devletten üstün olduğu yani devlet halk için vardır gerçeğinin bir daha teyit edilmesi, kötü günde en kötü düşman devlet olarak görülen devletlerin dahi, zamanın gereği mucibince dost eli olması gibi kamyon dolusu lüzumlu lüzumsuz laflar enkaz dolu kamyonlara eşlik etti.
Büyük bir imtihandı, imtihanı daha da ağırlaştıran ise kar, yağmur ve dondurucu soğuktu. Özellikle can havliyle üstüne başına bir şeyler dahi alamadan kendini, sığınağı olan evinden dışarı atan insanların, ne öldüğünü ne de yaşadığını bilmeden gece karanlığındaki ışıksız gecede depremin ilk saatlerinde öylece kalakalması… Sanki ölmüşte yaşıyormuş gibi… Oysa on binlerce insan çoktan ölmüştü ve bir o kadarı da enkazın altında kimi ölmeyi kimi kurtarılmayı bekliyordu umutla umutsuzluk arasında…
Felaket çok büyüktü! Yol açtığı yaralar da çok büyüktü. Öyle ki, kimi yerlerde acının ağıtını yakacak kimseler dahi kalmamıştı. Birçok ocak söndü, neredeyse her evden yiten canlar oldu. Tarifsiz bir acıydı gerçekten! Velhasıl, dünyanın en büyük felaketlerinden birini yaşadık.
Antakya ve Nurdağı hiçbir yerle kıyaslanamayacak kadar büyüklükte yıkılmıştı. Sonra Adıyaman, Maraş, İslahiye, Pazarcık, Gölbaşı, Türkoğlu; özetle Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş'ın yanı sıra Adana, Malatya, Kilis, Osmaniye, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adıyaman ve Elazığ depremde zarar gören iller oldu. Bu on bir il, acıda, çaresizlikte, yıkımda, ölümde ve yer yer mucizelerde aynı kaderi paylaşarak birlikte anılır yani depremin vurduğu on bir il olarak hafızalara kazıldı.
Rabbül Âlemin bir daha yaşatmasın. Vefat edenlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifa, kalanlarımıza sabr-ı cemil versin.