Ashabı kiram (Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) Resulullah (sas) ı bizzat görmüş onun sohbetinde bulunmuşlardır. Onunla beraber ve sonrasında da yıllarca davanın kilometre taşlarını döşemişlerdir. Beraberce çile çekmiş, can, mal ve servetlerini İslam uğrunda feda etmişlerdir. Gerektiğinde dava uğruna baba, oğul, dayı, yeğen ve nice akrabalar birbirlerine kıymayı göze almışlardır. Allah (cc) ve Resulullah (sav) bir işaretine tüm varlıklarını feda etmişlerdir.
Şimdi biz, o seçkin kuşağa değil de Yahudi dönmelerine, misyoner ve müsteşriklere veya onların tabak yalayıcılarına mı uyacağız? Ashabı kirama, tabiine ve tebe-i tabiine güvenilmez de asırlar sonrasının bin birçok fitnesine müptela sıradan kişilere nasıl güvenilir? Onlara güvenilmezse bunların güvenilirliğinin delili nedir? Hâlbuki onların faziletine dair öyle deliller var ki, dost düşman her kes şahit… İşte bazı hadisler:
"Şüphesiz ki Allah (c.c.) beni seçti ve benim ashabımı da seçti. Onları bana kayınpederler, damatlar ve yardımcılar kıldı. Şüphesiz ki ahir zamanda bir takım insanlar gelecek, ashabıma hakaret edecekler. Sakın ha, onlardan kız almayın, onlara kız vermeyin, onlarla beraber namaz kılmayın. Sakın ha, onların cenaze namazını kılmayın. Onların üzerine lanet inmiştir." (İmam Şafii)
"Yıldızlar gökyüzünün güvencesidir. Dolayısıyla yıldızlar gittiği zaman, artık gökyüzüne Allah tarafından vaad edilen belalar gelecektir. Ben de ashabım için bir güvenceyim, ben gittiğimde ashabımın başına Allah (c.c.) tarafından vaad edilen musibetler gelecektir. Ashabım da ümmetimin bir güvencesidir. Dolayısıyla ashabım gittiğinde, ümmetimin başına Allah (c.c.) tarafından vaad edilen gelecektir." (Müslim)
"Ashabım yıldızlar gibidirler, onlardan hangisine uyarsanız, hidayete erersiniz." (Beyhaki, Deylemi, zayıf kaydıyla)
"Muhammed ibnu'l-Hanefiye şöyle der: "Babam (Ali bin Ebi Talib ra)'a sordum: "Resulullah (sav) tan sonra insanların en hayırlısı kimdir." "Ebu Bekir" dedi. Sonra kim diye sordum: "Ömer" dedi. "Ben üçüncü Osman'dır" diyeceğinden korktuğum için: "Sonra sen misin" diye sordum. "Ben sadece Müslümanlardan bir kişiyim" dedi." (Buhari)
Ali (ra) Kûfe minberine çıkarak şöyle buyurur: "Peygamberden sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebu Bekir'dir, sonra Ömer'dir." İbnu Teymiyye ((rh.a) der ki: "Bu söz seksenden fazla kişiden mütevatir olarak rivayet edilmiştir." (Minhacu's-Sünne, 1/3)
İbnu Kesir (rh.a) der ki; tevatürle sabit olmuştur ki Hz. Ali (k.v.) Kufe camisinin minberinde şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Bu ümmetin Peygamberden sonra en hayırlısı Ebu Bekir'dir, daha sonra da Ömer'dir. Şayet ben istesem üçüncüsünün de ismini verebilirim." (El-Bidaye ve'n-Nihaye, 7/334)
İbnu Hacer el-Askalani (rh.a) nin rivayetine göre Hz. Ali (ra) nin emirliği döneminde Suveyd bin Gafle yanına gidip şöyle der: "Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (ra) hakkında kötü sözler söyleyen bir topluluğa uğramıştım. Senin de onlar hakkında aynı şeyleri düşündüğünü söylüyorlar. Bunları ilk konuşan aralarında bulunan Abdullah bin Sebe’ idi." Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.): "Bu siyah habis adamdan bana ne" dedi ve devam etti: "Onlar hakkında iyilik ve güzellik düşünmekten başka bir şeyden Allah'a sığınırım." Sonra emir gönderip Abdullah bin Sebe'i Medain şehrinden sürgün ettirdi ve: "O benimle aynı ülkede asla yaşayamaz" dedi. Sonra insanlar toplanınca minbere çıktı ve Hz. Ebu Bekir ve Ömer ile ilgi övgü dolu sözlerini tekrarladı ve sonunda: "Kim beni o ikisinden daha faziletli kılarsa bilsin ki ona, iftiracı kişiye uygulanan cezayı uygularım" dedi." (Lisanu'l-Mizan, 3/2)
Sonuç Olarak
Yahudiler, misyonerler, müsteşrikler ve bunlara aldanan bidat ehli (özellikle Şia) iyi biliyorlardı ki direk Kur'an'a, İslam'a ve Peygamber'e dil uzatmak, onların kötü niyetini açığa vuracak ve haince planlarını boşa çıkaracaktı. Bu yüzden işe ashabı kiram (radıyallahu anhum ve erdahum) ve hadislerin bir kısmıyla başladılar. Çünkü İslam’ın temel esası olan Kur'an ve Sünnet'in teminatı sahabelerdi.
Müminleri, Sahabeler (ra) hakkında kuşkuya düşürürlerse, oradan sünnete ve daha sonra da -Allah korusun- Kur'an'a sıra gelecekti. Nitekim halen sünnete saldıran mebzul miktarda zavallılar mevcuttur. Şia'nın bir takım fırkaları ve benzerleri da Kur'an hakkında zaman zaman ileri geri konuşmuş, akla hayale gelmeyen te’villerle kafa bulandırmaya çalışmışlardır. Ancak bu desiseleri tutmamıştır ve tutmayacaktır. Çünkü sünneti bize aktaranlar Ashab (ra) olduğu gibi Kur'an'ı da onlar bize ulaştırdılar. Kur'an ise Allah (cc) ın koruması altındadır. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...