Yitik anılar arasında
Güçsüz umursamazlıklar
Cansız sessizlikler dolduruyor içimi
Hazana uğramış yapraklar gibi
Etrafımda sessizce çürütüyor zamanı.
Ey sevgili şafak seni bekliyorum.
Üstüme doğ aydınlığınla sessizce dinlendir
Gönlüme dökülen zehirlerden arındırarak beni.
Ruhumu esir almış mutsuzluk okyanusundaki bu şehir,
Beni günbegün bitiriyor.
Kaldırımları yükselen duvarları
üstüme üstüme geliyor.
Kelimeleri kalbimi yaralıyor.
Volkanlar kalbimde patlıyor.
Ve kurşun kurşun ölüyorum
Her daim.
Dünyanın sağır yalnızlığında
Bomboş bir sessizlik uzar
Ve günlerin ayların peşini kovalar
Donmuş nehirler üzerinde
Lekesiz aynalara benzeyen
Bu buzlar ülkesinde.
Güneş buz tutmuş ısıtmaz
Yeryüzünden bedenimi.
Parmaklarım naz yapıyor sana işaret yapmaktan
Susamış bakışlarla bakıyorum gözlerinin derinliğine
Herkesten daha çok acılı ve daha arzulu
Peşimi bırakmayan uğursuz gölgelerden
Sessiz çığlıklardan sıyrılmadan
Yalnızlık sokağında ışığını arayan
Yolcu gibiyim.
Boşluğa çevrili sensiz bakışlarım
İçimdeki özlemini yavaş yavaş eritiyor
Damla damla sökerek döküyor
Senden bende geriye kalan ne varsa.
Bütün renklerden korkup kaçıyor
Uzun uykusuz gecelerim
Işıksız bir hayat nasılsa ben de öyleyim
Yıldızlar kadar uzaktasın
Sensiz ölmenin ıstırabını
Erimiş mum damlaları hatırlatır
Gecenin en koyu karanlığında
Kendisini bekleyen adama.