Genelde İslam’ı temelden reddedenlerin kullandığı ancak kalbinde eğrilik olanların da kolaylıkla kanabildiği bir argüman, bir iddia olarak karşımıza çıkan, “İslam mükemmel bir din ise neden Müslümanlar bu halde” sorusunun tek bir cevabının olmadığını biliyoruz.

Her söz ve kalem sahibi kendi zaviyesinden bu iddialara cevaplar verdi ve vermeye devam ediyor. Esasen bir Müslüman için İslam’ın izzetini temsil ve müdafaa etmek en önemli iman alametlerindendir. Hele de son birkaç yüzyılda Müslümanların tarih sahnesinde geri plana düşmeleri ve hatta batının ve batılın boyunduruğuna girmeleri, dünyalık pek çok meselede yetersiz ve fakir kalmaları, İslam düşmanlarının bu iddia ile her şeye kazanç ve sonuç odaklı yaklaşan yeni neslin kafasını karıştırmakta kullanması maalesef önü alınamaz bir saldırıya dönüştü.

Teknolojik gelişmeleri bile İslam aleyhine delil olarak kullanmak gibi anlamsız ve değersiz iddiaların sebep olduğu fikir karmaşasının yanında imanı da araştırma ve ilimle desteklenmeyen bazı akılları ve kalpleri bulandırmakta başarılı oldukları bir ortamda, insanların her birinin farklı bir açıdan gönüllerine hitap eden ilim ve fikir sahiplerine ya da basılı ya da dijital bilgilere rastlamaları da bir nasip meselesi. Pek çok genç bu basit muz kabuğu mesabesindeki iddialarla kayan ayağının sonucunda yüz üstü küfrün çamuruna saplanmakta.

Hemen her şeyin kaynağını batı gören ve bununla batıyı ilahlaştırıp tapınma seansları ile kendini tatmin eden yurdum batıcılarının kendilerini sağlama almak ve doğru yolda olduğuna dair bir huzur hissi elde etmek için çevresine yeni batı kulları toplama hevesi, Mekke cahiliyesinde önünde çıplak olarak el çırparak ibadet ettiğini iddia edenlerden pek de zekice değil.

Bu amaçla muhataplarının dini duygularını ve imanlarını hedef alan saldırıların altında yatan ilginç heves ve gayretin altında da aslında İslam karşısında yaşanan fikri mağlubiyetin olduğunu tahmin ediyorum. Elde edemediği ciğere mundar diyen tilki kurnazlığı ile yerine daha iyisini koyamadıkları İslam’a düşman olmaları bir yerde anlaşılır bir durum. Düşünsenize yüzlerce yıldır saldırıp antitezler ortaya attığınız bir din sapasağlam olduğu gibi duruyor ve siz hiçbir zaman o dinin sağladığı ferdi huzur ve toplum barışını dünyaya sunamıyorsunuz. Aşağılamaya çalıştığınız her alanda bu dinin mensuplarına borçlu çıkıyorsunuz. Bu muhataplarımızın psikolojisini bozan durum, onları bize karşı daha saldırgan hale getiren sebeplerden biri.

Tabi bir diğer açıdan da maddi güçle imha etmek için çok uzun zaman devam eden hatta 21. yüzyılda bile dillendirilen Haçlı Seferleri sonucunda elinizde yine pek bir ciddi kazanım kalmamış. Neredeyse bin yıldır tüm askeri güç ve silahlarınızla saldırdığınız, işgal ederek soykırımlar uyguladığınız, medeniyetine dair her bir alandaki eserlerini yakıp yıktığınız bu dinin temelini sarsmak bir yana, oraya erişemediğinizi görmek ciddi bir travma olarak batının bilinçaltında fokur fokur bir öfke kazanı kaynatıyor.

Endülüs’te bitirdik sandıklarında İstanbul’da karşılarına çıkan, İspanya’dan Afganistan’a her yerde işgal ve katliamlarına rağmen bir türlü boyun eğdiremedikleri bu millete, son bir asırda uyguladıkları sistematik yok etme politikalarının da sonuçsuz kaldığını arkalarına baka baka terk etmek zorunda kaldıkları topraklarımızdan kaçarken düşürdükleri köleleri hala onların ardından serenatlar yakarak kutsama ayinlerine devam ediyorlar.

Bütün hırpalanmışlığımıza ve ezilmişliğimize rağmen hala ayaktayız ve yenilgilerle dolu son yüzyılın enkazından fidanlar vermeye devam ediyoruz. Evet, bu devran bugün onların lehine dönüyor ve üstünlük onlarda, zenginlik onlarda, silah onlarda, güç onlarda!

Bu İslam’ın hakikatine ya da üstünlüğüne gölge bile düşüremez! Zira, Allah’ın dünyaya koyduğu kanunlarındandır; değişik zamanlarda farklı milletler öne çıkar, zenginleşir, baskın olur. Sonra devran değişir, ezilenler üstün gelir. Bizim kısmetimize altta kalanın biz olduğumuz devir geldi, ne diyelim? Bakalım, belki devranın döndüğünü de görürüz.

Dün İslam bugün küfür, yarın küfür ertesi gün yeniden İslam milleti üstün gelir. Bu günler insanlar arasında döner durur.

“Size bir yara dokunduysa karşı topluluğa da benzer bir yara dokundu. Allah'ın gerçekten iman etmiş olanları ortaya çıkarması ve aranızdan şehidler edinmesi için bu günleri böyle aranızda döndürürüz. Allah zalimleri sevmez.” (Ali İmran 140)

Kafası herhangi bir soru ya da saldırı karşısında karışan her Müslümanın kesinlikle bilmesi ve asla unutmaması gereken bir gerçek olarak, bu dinin her alanda kalpleri tatmin edecek muhteşem cevapları vardır. Kafamızı bulandıran, kalbimizi zorlayan herhangi bir konuyu ehline götürmemiz halinde tatmin edici cevaplar almamız işten bile değildir. Çevremizde ya da sosyal medyada üstümüze boca edilen fitne ve şüphe tohumlarını, yaymadan ve sadece hakikati idrak maksadıyla ehli olduğunu bildiğimiz insanlara götürmek en hızlı ve temiz yoldur.

Sahip olduğumuz imanın üstüne titremek ve en ufak soruları bile cevaplandırarak beynimizin bir yerinde takılı kalmasına engel olmak en doğrusu olur. Bu gibi küçük sıkıntılar zamanla birikmeden ve büyümeden temizlenmelidir.

Cep telefonlarımızın ekranlarını çizdirmemek için gösterdiğimiz gayretin alameti olan koruma jelatinleri ile bir şekilde kalplerimizi de kaplamak zorundayız. İmanın çiziklerden muhafaza edilmesi için onu ilim ve hikmet ile korumaya almak gerekiyor. Bunun yolu ehil bir alim ya da alimlerden nasihat dinlemek ve imkan varsa ilim tahsil etmektir.

En değerli hazinemizi korumak için çaba sarf etmek, hidayetimizi kaybetmemek için gayretlerle dualara sarılmak dünyadaki en önemli vazifemiz ve tabii kazancımızdır. Allah sonumuzu hayreylesin.