Tamam dünyadır, insan da bu alemde kendine yontmaya ve kendi faydasına iş tutmaya meyyaldir. Elinden gelen, vicdanı ve imanı götüren veya erdemli sınırlara riayet etmeyenler için, dünyanın menfaatleri pek bir caziptir.
Ve aslında; çöpten başkalarının işine yaramadığı için attıkları bir şeyi rızkını temin etmek için alan ile, kendince en kaliteli veya pahalı şeyi rızkını temin etmek için alan arasında neticede pek bir fark yoktur. Zira dünya, ahirete nispetle zaten büyük bir çöplük mesabesindedir.
Hayatın en zor imtihanının dünyalıkları elde etmekte kolaylık olduğu gerçeğinin düşününce, geldiğimiz noktada, yokluk çekene mi varlıktan kudurana mı acımak gerekir, karar vermek kolay olmaz.
Hele bir de, diğer insanların hayatlarına hükmetmek için gerekli imkanlara sahip olanlarımıza bakınca, intihan denilen kavramın, zorluk ya da kolaylığının, bakana ve baktığı açıya göre değiştiğinin idrak etmek kaçınılmaz olur.
Bu gidişin herhalde en zor ve kendi tercihiyle dikenli hatta mayınlı yolda yürümek olarak görülebilecek olanı ise, politikacılık yahut daha ıstılahi kavramıyla siyaset ile meşgul olmak denebilir.
Ateş çukurunun kenarında gezintiye benzer bir yol olan politika, sonu belirsiz ve niyetlerin en ağır testlerden geçtiği bir bilinmez olarak ama çokça meyledilen bir serüvene benziyor.
Fert hayatında en düşük niyet seviyesi olarak görülebilecek olan, başkalarına beğendirmek, onaylatmak veya takdir edilmek için söz ve davranışlarını olduğundan veya içinden gelenden farklı başka bir şekilde sergilemek, politikada altın kural gibi görülüyor.
Politikacılar bu yüzden samimi olamıyor genelde, neticede oy avcılığı gibi bir meslek onlarınki.
Bu durumu yerele indirgediğimizde ise, daha ucuz ve kolay işler olarak karşımıza çıkıyor.
Hem oy getirisi hem de maddi götürüsü hesaplanarak atılan adımlar, uzun vadeli hedeflerinin basitliği ya da yokluğunun yanında, kalite ve gereklilik gibi temel konuların da göz ardı edilmesi, işin “desinler ve beğensinler yeter” seviyesine düşmesine sebep oluyor.
Gerçi hem niyetini sağlam tutmak, hem de işini doğru yaparak takdir görmek günümüz toplumlarında en zor fark edilecek alanlardan biri olabilir. Görüntüye odaklanan bir toplum olmamız, iş yapan politikacıları daha çok göze hitap etmeye mahkum ediyor.
Oluşan bu kısır süreç, herkesin kendini ve çevresindekileri çoğu zaman anlamsız bir memnuniyetle oyalamasına varıyor. Normal bir zihin dünyasında saçma bulunacak bir iş, zamanla normalleşmek bir yana gereklilik haline geliyor.
Komşusunu kıskandığı ya da kıskandırmak istediği için bir eşya ya da iş yapan, herkesin basit ve görgüsüz bulduğu sıradan bir amca ya da teyze profilini, koca koca lakapları ve isimleri olan insanlarda da görmek toplumsal bir hayal kırıklığından başka bir şey değil.
Bu insanların bir şehre yön çizdiğini düşününce, toplumumuz adına üzülmemek elde değil.
Karamsar tabloların ardından bir umut ışığı göstermeden sözü bitirmek pek anlamlı olmayacaktır ama ne yazık, politik sahnelerin ışıklarının yüzlerini parlattığı oyuncuların, istikballeri hakkında konuşmak hem ilahi fermana hürmetsizlik, hem de maşeri vicdana saygısızlık olacağından susmak en doğrusu olacak.
Neticede burası dünya ve insanlar gelir geçer, doğar ölür. Bunun bir de hesabı vardır ve oraya ahiret denir!