<p>TAKİYYE VE RUHSATLAR</p>
<p>Allah sizlere kolaylık ister zorluk istemez ayeti sırrınca, yüce Allah’ın bizden istediği itikadı ve ameli her ne varsa şüphesiz kolay olandır. Bazen arizi sebeplerden ötürü önümüze engeller çıkar. Yüce Allah bu durumda haddimizi aşmadan, bize normalin dışına çıkabilme izni ve özel ruhsatlar vermiştir.</p>
<p>Takiyye, ikrahıMülci ve gayri Mülci, ehveni şer, azimet ve ruhsat, seddi zerayi, haramların mahiyeti gibi kavramlarzor durumda kalan Müslümanların kullanabilecekleri ruhsatlardır, bu ruhsatları veren zat, bunları hangi kulvarda ve hangi boyutta kullanabileceğimizide buyurmuştur.</p>
<p>Bu ruhsatları kullanırken, yersiz ve maksadı dışında kullanmak veya kullanımda haddini aşmakta hatadır. Örneğin ölmeyecek kadar yemek ve içmek yerine karnını tıka basa domuz etinden yemek, günahı bizden kaldırmayacaktır, bu kavramları sündürüp tanınmaz hale getirdikten sonra,kendince farklı anlamlar yükleyerek Müslümanları aldatmanın adı belamlıktır</p>
<p>İslam’a aykırı beyanları takiyye safsatası içerisinde Müslümanlara şirin gösterme gayretinde olan yazar bozuntusu camiaların akıbeti, Belam Bin Bauranin düştüğü çukurdan farklı olmayacaktır. İslam’da kuru kuruya, isteğe dayalı ve keyfi bir takiyye yoktur, ancak ikrah Mülci ruhsat olabilir, onunda İslam da şartları bellidir.</p>
<p>Küfre ruhsat, ikrahı Mülci ile devreye girer ki oda ancak ölüm veya bir azanın kopması kuvvetle muhtemel ise o anda caiz olabilir, gerisi dinde zorbacılık oynayanların yalanlarıdır. Bakınız yüce Allah ahdini bozanları nasılda zem etmektedir ”Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini basit bir bedel karşılığı satanlar var ya, işte onlar için ahirette hiçbir nasip yoktur. Allah onlarla konuşmayacaktır, kıyamet günü onlara bakmayacaktır, onları temizleyip arıtmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır. ‘’(Ali İmran 77)</p>
<p>Bir gerçeğin anlaşılması için şu hakikati not düşmek isteriz, Mekke müşriklerinin müşrik olmasına neden olan etmenler, bugün zuhur ettiği halde, bazı hocaların milli duygular nedeniyle heykellere tapınmaları görmemezlikten gelmeleridir. Namaz kıldığı halde günümüz heykellerine tazimde bulunanları tekfir edememek eğer cehalet eseri değilse “…ve ayetlerimi az bir değer karşılığında satmayın. Kimler Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezlerse işte onlar kâfirin ta kendileridirler.” (maide 44 )tazirine muhatap olan bedbahtlardır</p>
<p>Ayrıca Allah, bu gerçeklerin dile getirilmesinin olası risklerini en iyi bildiğinden, bize destek olmakta ve “…Artık insanlardan korkmayın benden korkun ve ayetlerimi az bir değer karşılığında satmayın” demektedir. İşte hakikat budur, buna rağmen tekfiri rafa kaldıranların kulakları çınlasın.</p>
<p>Akait kitapları kendi zamanlarında yazıldığı için, günümüze yetmiyor, her şey gibi günah ve şirk te çeşitlendi. Kitaplarda bulamadığımız metni söylemekten çekinmek iyidir. Ama bu dinin sahibi o kitap yazarları değiller ki. Bu dinin sahibi değişmeyen kitabında bize bunları zaten zikretmiştir. Bu dengeyi de muhafaza etmek gerekir. Örneğin akait kitaplarında el fazıküfür ve efali küfür vardır. Laiklik ve demokrasi ibareleri yoktur. Bu kavramlar kişiler tarafında menfaatlere göre değişik manalar verilmektedir. Biz Müslüman olarak bu kavramlara nasıl mana vereceğiz?</p>
<p>Kimin hangi gizli ilişkiler ile kimlere ne vaatler karşılığında kime ne dediğini nasıl tespit edeceğiz?</p>
<p>Efkârı küfür (düşünsel-ideolojik küfür) kitaplarda işlenmemiştir. Şimdi biz buna bir tanım getirmeyecek miyiz?</p>
<p>Hulasa akait kitaplarında demokrasi geçmiyor diye o masum mu olmaktadır. Hocanın biri mimarı yapısı itibarıyla benzerlik ihtiva etmediği için şirk meclisine Darunnedve diyemem demişti ya, işte âlimce bir cehalet. Böylesine cahilane söz ve düşünce, ancak ilimle mümkündür.</p>
<p> Bazı kişilerin, söylem ve fiillerine bakılmaz, bir kişi küfrü kabul etmediği sürece, namaz kılıyorsa Müslümandır tekfir edilemez. Genel bazda şunları şunları yapan kâfirdir, ama muayyen kişi onları yaparsa dahi biz onu tekfir edemeyiz, kişi küfrü gerektiren bir hal üzerinde olsa bile, onun teviline bakmak lazımdır, her halükarda tekfiri(TE’VİLİ) kadı yapar demek, akılsızlıktan başka bir şey değildir.</p>
<p>Putlara tapınmayı, önüne heykelleri dikip secde etmek olarak tasavvur edenler yanılgı içerisindedirler. Günümüzde heykellere varıp, yaptıkları icraatlarını beyan etmek, yapacaklarını taahhüt etmek, tapınmanın ta kendisidir, bunu anlaya bilmek hidayeti gerektirir.</p>
<p>Dediğimiz üzere, tekfiri rafa kaldırmak, adı Ahmet olan herkesi Müslüman kabul etmek, cehaletin ta kendisidir.</p>
<p> Allah onca ayette, inanmayanları kâfirler, zalimler, fasıklar, hayvanlar, dilini sarkıtan köpekler, maymunlar, domuzlar münafıklar gibi kavramlarla sıfatlandırıp yerin dibine geçirirken, kâfirlere özel bir sure ile hitap etmiş iken, dilimizi bu tür kelimelerle kirletemeyiz bize yakışmaz demek, densizlik ve dinsizliktir. Allah’ın kâfir dediklerine kâfir diyememek, başlı başına bir küfürdür.</p>
<p>İçinde bulunduğumuz anakarayı, zamanı ve zemini idrak edemeyenlerin, hidayeti yakalayabilmeleri mümkün değildir. Her türlü günahların iftiharla işlendiği, küfürlü bir yaşamın egemen olduğu zeminlerde, kâfirlerin bulunması kaçınılmazdır. Dolayısıyla her sakallıyı dedemiz sanmamızkendi bedbahtlığımız olacaktır. Vesselam.</p>