2 – Toplumu esastan uzaklaştırmak için tali meseleler ile uğraştırmak;
Diyanet teşkilatları halkı oyalama ve pasifize etme kurumlarıdır. İmanın esasları ile ilgilenmezler. Örneğin; Camilerde zaman zaman namaz ve abdesti bozan şeyler anlatılır, Her Ramazan da orucu bozan şeyler ile ilgili vaaz ve hutbeler verilir ama ne hikmetse imanı ve tevhidi bozan şeyleri asla duyamazsınız. Bu da diyanetin mahiyetini ve kimliğini ortaya koymaktadır. İmanı bozan, itikadı zedeleyen, kişiyi dinden çıkaran bir vaaz ve hutbeye rastlayamazsınız. Kuran’ın yarısı iman ve şirkten bahsederken diyanet teşkilatında; Tağut,belam,elfaz’ıküfür,efal‘iküfür ve efkâr‘ı küfür den bahsederken bulamazsınız neden?
Çünkü toplum bu kavramların mahiyetini öğrendiğinde, Tağutlar istedikleri gibi meydanda at koşturamazlar da ondan. Zira yeryüzü Tağut ve zalimleri güçlerini toplumlarım cehaletinden alırlar
Diyanetin din adına yaptıkları tek işleri Kandil gecelerinde Mevlut programları düzenleme, kutlu doğum haftası adı altında, İslam’da hiçbir yeri olmayan uyduruk şeyleribu geceler sayesinde tüm ülkeye ulaştırma…
Reddedilmesi gereken Tağutlar’ın cami kubbeleri altında methiyeler dizilerek gündeme getirilme cinayetleri…
Camilerde hatim indirme, nohutlarla tesbihat getirme, ölünün arkasında Yasinler okutma, 7 ‘sinde ve 40 ‘ında mevlitler okutmak, diyanetin hocaları sayesinde, dinde bir esasmış gibi algılanmaya başlandı.
3- İslam’ın anlaşılmasının önünde engel olmak;
İslâm’ın, sosyal ve siyasal hayatı hayra doğru değiştirip dönüştürmesinin önündeki en büyük engellerden biri resmî, demokratik ve laik egemenlerin güdümünde olan İSLAMİ tabelalı kurumlar, dernekler, cemaatler, tarikatlar ve bunların ulus devleti kutsayan anlayışlarıdır. İşte bu işlevi gören kurumların başında diyanet gelmektedir.
İslâm’ın hâkim olmadığı fakat bir zamanlar İSLAM beldesi olan hemen her ülkede bu türden Teşkilâtlar, dinin bir vicdan meselesi olduğunu halka kabul ettirmek için, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyen Tağut i sistemlerin istediği tarzda hutbeler hazırlar ve ‘namaz kıldırma memurlarına’ da bu hutbeleri okuturlar. Bu hutbeleri okumayanları uyarır, cezalandırır, hatta gerekirse görevine son verirler. Resmî din teşkilatına bağlı bulunanlar dinin bir bölümünü anlatıp bir bölümünü gizlemeye devam ederler.
4- İslam’a saldırılarda ses çıkarmaması;
Devlet tarafından İslam’a ve Müslümanlara yönelik açık seçik cereyan eden baskı ve yasaklamalara, cılız da olsa ses çıkarmamıştır. Örneğin halkın dini hayatını çok geniş bir ölçüde etkileyen süreçte; başörtüsü önce okullarda sonra kamuda yasaklanmasına, zorunlu temel eğitim 8 yıla çıkarılarak imam hatip okullarının orta kısmı ve Kur'an kursları kapatılmasına, ilahiyat fakültelerinin kontenjanları azaltılıp bu fakültelerin giriş puanları yükseltilerek öğrencilerin tercih yapmaları imkânsız hale getirilmesine cılızda olsa ses çıkarmamıştır. Bunca saldırılara ve mağduriyriyetlere ses çıkarmayandiyanetin, peki diyanet neden vardır sorularını ister istemez akla getirmektedir.
Diyanet, 28 Şubat sürecinde, kelimenin tam anlamıyla Müslümanlara karşı baskı unsuru olarak kullanılmıştır. Bu dönemde dine ve dindarlara askerin gölgesi düşmüştür… Dindarlara adeta savaş açılmış fakat diyanet karşı çıkılmadığı gibi Sözde irticaya engel olmak amacıyla yürürlüğe konulan uygulamaların da desteklendiği “merkezi hutbe" ve “merkezi vaaz" uygulamaları ile insaflı hocaların sesinin kısıldığı... Hutbe ve vaaz metinlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı merkezinde hazırlanmasıyla, camilerde “sipariş hutbe" dönemi başlatılması... Sipariş hutbeler ile Müslümanlar uyutulması ve hakikatin gizlenmesi... Bunlar diyanetin İslam ‘a nasıl zararlar verdiğini gösteriyor.
Diyanetin Hutbelerinden Küçük Birer Kesit; ‘’Hâkimiyet Milletindir, Hürriyet ve Adâlet Yurt Sevgisi ve Vatana Bağlılık, Vatan Sevgisi, Askerlik ve Yurt Savunması, Cumhuriyet Fazilettir, Askerlik Sevgisi, Dinimiz Kaçakçılığın Her Çeşidini Yasaklamıştır, Yerli Malı Kullanalım, Kaçakçılık ve Karaborsacılık, Anarşi, Terör ve Bozgunculuk, Turizmin Önemi. Millî ve Dinî Ananelerimize Bağlı Kalalım, Ormanların Korunması ve Ağaç Yetiştirilmesi, Yurtta ve Cihanda Sulh, Türk Devleti, Ülkesi ve Milletiyle Bölünmez Bir Bütündür, Türklük ve Müslümanlık, Çalışmakta Bir İbadettir, Milli Hâkimiyet Bayramı, 30 Ağustos Zaferi, Vergi Vermek Çok Önemli Bir Vatandaşlık Görevidir, Ağaç ve Orman Sevgisi.’’
Yukarıda ismi geçen hutbelerin her birisine sayfalarca reddiyeler yazmak mümkündür, lakin konumuz bu olmadığından saydığımız hutbelerin İslam ile bir alakalarının olmadığını ifade etmekle nokta koyalım.Milleti din ile densizleştirmek; yukarıda saydığımız hutbelerin birçoğunda içerik olarak şirk ve küfür sayılabilecek ibareler vardır. Toplumu bunlara inandırmak suretiyle uysal koyun gibi olan vatandaşlar yetiştirilmek hedeflenirken ayni zamanda müşrik toplum bireylerini devşirmek amaçlanmıştır. Bu dediğimizde de maalesef ciddi manada başarılıda oldular.
5-Sipariş üzerine hutbe okuma devri;
Herhangi bir bakanlık gündem ile ilgili diyanetten hutbe siparişi isteyebilmektedir. Örneğin turizm bakanlığı‘’Turistleri kandırmayalım’’ diye hutbe okutursa şaşırmayın… Cami ve minberler dinin anlaşılması için kullanılmalı iken, bizimkiler devletin isteklerinin seslendirildiği mekânlar olmuştur…
Daha önceleri pis ve kirli işlere alet edilip dar alanda at koşturulan diyanete, şimdilerde daha farklı ve tehlikeli görevler tevdi edilmiştir. Red edilmesi gereken sistemleri tanıtmak şöyle dursun cami cemaatlerini düzene itaate ve Tağuti kurumlara çağırmak adeta amentüleri haline gelmiştir…
6-Laik sistemin bekçiliği;
Laik sistemler, kendi emniyetleri için kurdukları ve emniyet sibopluğu yaptırdığı Diyanet örgütlerine yalnızca eleman yetiştirmekle kalmamış, aynı zamanda bu yetiştirdiği elemanlarına işleyecekleri dinî cinayetleri (dini vicdanlara hapsetmeye çalışmaları) görevini de tevdi etmişlerdir.
Her şeyin Allah için yapılmasından önce, her şeyin devlet için yapılması önceliği esasına dayalı bir din anlayışının egemen olmasına çalışması…
7-Lanetlenmesi gerekenlerin yüceltilip dualar edilmesi;
‘’Dinde zorlama yoktur. Doğruluk ile sapıklık birbirinden kesinlikle ayrılmıştır. O halde kim şeytani güçleri ve tağuti düzenleri reddederek Allah'a inanırsa kopması söz konusu olmayan, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi işitir.’’ ayeti kerimesi gereği lanetlenmesi ve terk edilmesi gereken Tağutlara Cuma günü camilerde övülmesi, devlete dua ettirilmesi ve bu yolla hem hocanın hem de cemaatin şirke bulaşmaları sağlatılmaktadır.