Dört din başlıklı yazımızın bu makalesinde, tarikat erbabımın itikadı ve ameli olarak uydurdukları bazı fiilleri yazacağız.
Bu öyle korkunç bir süreçtir ki tarik ehli olarak kalındığı sürece uydurulan batıl dinden kurtulup İslam dinine mensup olabilmek mümkün değildir.
Ya Müslüman olarak, ehli tarikle beraber, bunların düşünce ve eylemlerini ret edeceksin, yada İslam’dan istifa edip tarik dinine gireceksin.
Aslında arınma yolu olarak kabul edilen tasavvuf zamanla çirkef yuvası haline gelmiştir maalesef. Zamanla bir olarak faaliyet veren bu dergâh, zamanla değişik nedenlerle bölünmüş parçalara ayrılmış ve birbirlerini tekzip eden kurumlar haline gelmişlerdir.
Öyle ki bir tarikatın yaptığını diğer tarikat erbabı yaptığı anda tarikattan düşüyormuş Ayrıca tarikat denen dinde, kendi içinde onlarca fırkaya bölünmüş olup, ayni dinde farklı mezhep ve meşreplere bölünmüşlerdir.
Örneğin; kadiri tarikatın zikri cehridir yani sesli zikir. Nakşîlerin zikri ise hafidir,
Bir Nakşî 10 kere sesli ve cehri olarak LA İLAHE İLLALLAH dediği anda tarikatta düşer.
Bu Nasıl bir kuraldır, dayanağı nedir hangi ayet veya hadise dayandırılmış kuraldır asla sorgulanmaz ve itiraz edilmez, işte bu ve makalenin ilerleyen kısmında belirteceğimiz nedenlerden ötürü tarikatları din haline getiren bazı kurallarını zikrederek siz kardeşlerime faydalı olmaya çalışacağım inşallah.
LA YÜS EL VE LA YEZEL KABUL EDİLEN ŞEYH
Tarikatların en tehlikeli kısmı ve kötülüklerin kaynağı, şeyhlerini her şeyin özerinden tutmalarıdır, sorgulanmaz ve hata yapmaz olarak kabul görmesidir. Buda her türlü suiistimali beraberinde getirmektedir.
Şeyh ne demişse doğrudur demek, onun her dediğini kayıtsız şartsız onamak onu Resul veya ilah olarak kabul etmenin başka bir izahıdır.
Şeyhim bana ne emrederse ersin ( zina, içki, hırsızlık veya diğer haramlar) koşulsuz yerine getirmek gerekir demenin, şeyhini ilah ve Rabb olarak kabul etmenin ta kendisidir. Bu kulaktan duyma bir bilgi, cahil bir müridin boşboğazlığı veya hata en dile gelmiş bir lakırdı da değildir
Bu dediğimiz tarikatların amentü esaslarındandır, dileyen okuyucuma bunu ilmi olarak ispatlayabilirim.
İşte bu yünü ile de tarikat ve benzeri bu yapılar basit bir şeyh mürit veya tarikat işi olmayıp, bir din haline gelmişlerdir, bu normal bir yapıdan çıkıp, din haline geldiklerinin bir örneğidir.
RABITA DENEN GARABET
Benim garabet olarak isimlendirdiğim bu işe tarikat erbabı ibadet demektedir. Sektirilmeden ayni zaman ve minvalde ifa edilen bir ibadet, Allaha ulaşma ve günahlarından arınma, kalbi cilalama seansı,
Rabıtanın ne olduğunu bilmeyenlerimiz olabilir diye bunu biraz açıklayalım, akşam namazı sonrası gözlerini kapatarak şeyhine odaklanma, bu odaklanmada şeyhin özerine inen nurun ondan müridine akması.
Müridin ağzından giren nurun müridin kalbini ve içini dışını günahlardan temizlediğine inanması ve günahları kendisinden izale ettiğine inanma işine verilen isimdir rabıta.
Allah’ (cc)’ın namaz için söylediği vasıfları, tarikat erbabı uygulamalı olarak bu fiilleri ile rabıtaya atfetmektedirler
Rabıta denen akla ziyan, hayâlı arınma inanışıyla günahlarından kurtulma düşüncesi, rahiplerin günah çıkarma şarlatanlığından daha derin sapık bir uygulamadır. Biri somut arındırıcı, diğeri hayâlı arındırıcı...
bu konuyu derinlemesine ne kadar anlatırsak anlatalım nihayetinde çıkacağı ter şüphesizdir ki şirk bataklığı olacaktır, zira bizi günahlardan temizleyecek yegâne güç Allah’tır bunlarda ise şeyh Hristiyanlarda ise İsa Mesih ve onun yeryüzündeki temsilcisi rahipler
Arınma ve Allaha ulaşmada aracılar kullanmak sureti ile şeyhlerini Allah’ın ortakları olarak atamaktadırlar, buda felaket için yeterde artar.
Şimdi bu konuya açıklama getirelim Mekke müşrikleri Allah’ın varlığına, rızık veren yaratan ve öldüren yağmur yağdıran belaları def eden olarak Allah’ı biliyorlardı. “
Şayet o inkârcılara, "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı yasalarına boyun eğdiren kimdir?" diye soracak olsan, hiç tereddütsüz "Allah’tır" derler. O halde haktan nasıl yüz çevirirler? Kullarından rızkı dilediğine bol bol, dilediğine de ölçülü veren Allah’tır. Allah her şeyi hakkıyla bilir. Yine onlara, "Göklerden su indirip de onunla ölü toprağa hayat veren kimdir?" diye sorsan, hiç tereddütsüz "Allah’tır" derler. De ki: "Hamd Allah’a mahsustur; ama onların çoğu akıllarını kullanmazlar." Ankebut 61-63
Eğer onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, “Onları çok üstün, çok güçlü, her şeyi bilen Allah yarattı” derler. Zuhrûf suresi 9.
Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette "Allah" diyecekler. "Allah´a hamd olsun." de. Fakat onların çoğu bilmezler lokman 25
Görüldüğü üzere Mekke müşrikleri Allah’ı biliyorlardı peki müşrik olmalarına sebep ne idi?
Yine bunun cevabını Kuran’ı Kerim’de öğrenelim; “Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır.(4) O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler: ) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar(5) diye ibadet ediyoruz." Hiç şüphesiz Allah, kendi aralarında, hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden(6) hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kâfir olan(7) kimseyi hidayete eriştirmez.(Zümre, 3)
Onlar Allah´ı bırakarak kendilerine ne zarar ve ne de yarar dokunduramayan putlara tapıyorlar ve «Bunlar Allah katında bizim aracılarımızdır» diyorlar. Onlara de ki; «Göklerde ve yerde Allah’ın bilmediği bir şeyi mi O’na haber veriyorsunuz? Allah onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir.” Yunus 18
Bakın kardeşlerim hastalık ayni Mekkeli müşrikler de günümüz müşrikleri de ve genelde tüm müşrikler, "Biz başka kimselere yaratıcı oldukları için kulluk etmiyoruz. Biz sadece Allah'ı yaratıcı olarak kabul ediyor ve O'na itaatte bulunuyoruz. Ancak O'nun yüce makamına doğrudan ulaşamadığımız için, arada bulunan mübarek zatlara dua ediyor ve dualarımızı Allah'a çabucak ulaştırsınlar diye onlara müracaatta bulunuyoruz" demektedirler. İşte sıkıntı da burada başlıyor ufaktan açılan şirk kapısını kapatabilmek mümkün olmuyor, itiraz ve uyarılarımız havada kalıyor
Herkes deli bir siz akıllısınız öylem,, bunca alim var kimse bir şey demiyor siz niye bu tarikatlara şirk diyorsunuz diye okuduğunuz ayet bile olsa onlar dediklerini duymuyorlar bile zira mensubu olduğu tarikatta ağzı iyi laf edebilen ayet ve hadis okuyan alim görünümlü belamlar vardır
Zaman zaman bu tarikatları eleştiriyor, yaptıkları ve söyledikleri ile adeta din haline geldiğini ifade etmekteyiz, bu dediğimizde ısrarlıyız.