Batı uydurduğu bütün kavramlardan ve masallardan vazgeçti. Kimsenin demokrasi, insan hakları ya da evrensel hukuk iddiası kalmadı. Batı halkları bu yeni durumun şokuyla bizi yani Müslümanları ve dolayısıyla İslam’ı ve Kur’an’ı anlamaya başladılar. Bu konuda en önemli öğretmenleri ise Gazzeliler oldu.
Bizde ise batılıların terk ettiği enkaza rağbet bitmiyor. Batının çöpüne bile hayran bir kitle, ısrarla o çöpleri karıştırmaya ve birtakım boncuklar bularak onlarla sevinmeye devam ediyorlar. Bu zilletin dibinin de dibi haldekilere laf anlatmakla vakit kaybetmeye gerek bile görmüyorum.
Batının dünyaya sundukları örtülü olarak sürekli batı tarafından çiğneniyordu ama ilk defa bütün dünya bunu bu kadar açık gördü ve kabullendi. Çocuklar öldü, masal bitti ama inşallah insanlık için yeni bir devir başlıyor. Şimdi İslam’ın çağrısının anlaşılma ve ilan edilme zamanıdır. Bu konuda her birimizin mutlaka ama mutlaka görev alması ve elinden gelenden fazlasını yapmaya gayret etmesi hem imani bir sorumluluk hem de vazgeçilmez bir haktır.
Gazze bir mektep oldu; hepimize imanı, cihadı, şehadeti, tevekkülü ve direnmeyi öğretiyor, canı pahasına öğretiyor, çocuklarının lime lime edilmesi pahasına.
Belki de bu derslere çok ihtiyacımız olacak günlere gidiyoruz. Bugün onlara yarın bize, dünya böyle bir yer. Allah bilir…
Kudüs ve Mescidi Aksa davasında birinin sözünü dikkate almak için ise, önce bu davanın en büyük müfsidi İran ve türevleri hakkındaki fikrine bakıyorum. Irak, Suriye ve Lübnan’da işlenen katliamlar İsrail’i aratmayacak ölçülerdeyken kendimi buna mecbur hissediyorum.
Zaman zaman farklı vesilelerle bir Kasım Süleymani muhabbeti dönüyor. Yok Kudüs şehidi imiş, bunu Heniye bile söylemiş. Arkadaşlar bu adam katili ABD kadar aşağılık bir katildi. Hala onu bir Iraklı ya da Suriyeli öldürmedi diye hayıflanırım. Kim ne derse desin Kudüs’le alakası olmayan bir zalimdi. İran’ın iç politika kavgasının zayiatı idi.
Nasıl bir akıl tutulmasıdır ki; kurulduğu günden beri Kudüs’ü işgal eden Siyonistlere tek kurşun atmayan bir Kudüs ordusunun, hayatı boyunca tek kafir öldürmeyen ama sayısız Sünni masumun kanı elinde olan komutanı Kudüs kahramanı oluyor ve ardından methiyeler diziliyor.
Sadece on yıl önce Halep tıpkı Gazze gibi abluka ve katliamla karşı karşıyaydı. Anneler kendi yüzlerindeki kanları silemeden çocuklarını kurtarmaya çalışıyordu. Katiller Nusayri Esed, Hizbullah ve Haşdi Şabi gibi şii çetelerdi. O gün cinayetleri alkışlayanları unutmayalım! O gün o cinayetleri işleyen vahşi katil sürülerinin çobanının Kasım Süleymani olduğunu unutmayalım!..
Dün Suriye’de masumlara, emperyalist ve Siyonistlerin oyununa geldiler diye soykırım ve sürgünü layık görenlerle bugün Gazzelilere Hamas’ın oyununa geldiler diye aynısını yapan Siyonistler aynı zulmün iki yüzüdür.
Sonra şu hadisi okuyalım:
“Kim bir Müslümanı izzetini kaybedeceği an yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisi için yardım beklediği yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana onurunun zayıflayacağı bir yerde yardım ederse, Allah da ona yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yardım eder.” (Ebu Davud)
Bu çaresizliğimizin tek çıkış kapısı duadır; sabah akşam gece gündüz her yerde her zaman dillerinizden zalimler için laneti, mazlumlar için duayı eksik etmeyin. Allah(cc)’in sözünü yere düşürmeyeceği birine denk gelene kadar elimizden gelen her şeyden daha büyük dualar edin, dualar edilmesini isteyin.
Allahım selam sensin, selam sendendir.
Allahım kurtuluş sensin, kurtuluş sendendir.
Ey celal ve ikram sahibi, sen her türlü eksiklikten müzennehsin.
Ey öfke ve merhamet sahibi, sen her şeyden üstünsün.
Biz aciz kaldık, Gazzelilere sen imdat eyle, imtihanlarını kolaylaştır Allahım.