Bir zaman sonra, Muhammed b. Ebî Bekr ve Muhammed b. Ebî Huzeyfe de, yapmış olduğu atamalardan dolayı Hz. Osman’ı tenkit etmeye başladılar (İbn-ul-Esîr. a.g.e., III, 118).
Eleştiri konularından bir de, kimi vali ve idarecilerin yolsuzluklarını denetleyememesidir (Siyûtî, 174). Hz. Ali (ra) bu konudaki şikâyetlerini ona ilettiğinde o, Hz. Ali'ye söyle diyordu: "Muğire b. Şu'be'yi Ömer'in vali tayin ettiğini bilmez misin?" Hz. Ali: "Biliyorum" deyince o; "O halde neden akrabalığı ve yakınlığından dolayı onu vali tayin ettiğim şeklinde bir kınamada bulunuyorsun?" diye sormuştu. Hz. Ali'nin buna verdiği cevap suydu; "Ömer vali atadığı kimseyi sıkı bir şekilde kontrol altında tutardı. En ufak hatalarını görse onları sorgular ve en şiddetli şekilde cezalandırırdı. Sen ise bunu yapmıyorsun" (İbn-ul-Esir, a.g.e., III, 152).
Dersler ibretler:
- Fitne ateşi; ormanları, köyleri, şehirleri yakıp küle çeviren kıvılcım misalidir, söndürülemezse, felaket olur.
Ancak yanan köy, şehir ve ormanların telafisi vardır. Bozulan İslam birliği, yıkılan kardeşlik köprüleri ve ümmet ruhunun telafisi, yok denecek kadar zordur. İşte üzerinden 1430 yıl geçmesine rağmen, o gün tutuşturulan fitne ateşinin tahribatı hala devam ediyor. Öyle görünüyor ki, daha çok da devam edecektir.
- Fitne ateşi etrafı sardığı zaman, onun is ve dumanı içerisinde, göz gözü görmez.
Hakla batıl, haklıyla haksız, doğruyla eğri birbirine karışıp ayırt edilemez olur. İşte bugün olmuş, kimi iyi niyetli kimseler bile, ashabı kirama (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) dil uzatabiliyorlar. Her insan, olayları gereği gibi muhakeme yapamıyor. Hatta gereği gibi muhakeme yapabilecek olanlar, genelde çok az olmaktadır.
- Devle denetleme kurulları her zaman önemlidir. Ancak fitne dönemlerinde daha da önemlidir.
Çünkü fitne zamanlarında, hayırla şer, doğruyla eğri birbirine karışıp içinden çıkılmaz hal alabilir. Böylesi anlar, tetikte bekleyen düşman için bulunmaz fırsatlardır. Nitekim Hz. Osman (ra) döneminde ve daha sonraki dönemlerde çıkarılan fitneler, çoğunlukla Yahudi asıllı Abdullah bin Sebe’ ve onun takipçileri olan haricilerin komploları sonucudur. Bu fitne ateşi o kadar etkin ve derin yakılmıştır ki, tarih boyu ümmetin canını yakmaya devam etmiş ve halen de yakmaktadır.
- Dünya ve dünyalıklar, imtihanın en zor dönemeçleridir.
Dolayısıyla malı elinde tutanlar ve mali tasarruflarda yetkisi olanlar, çok dikkatli olmalıdırlar. Gerekirse idareci; fitneye sebep olmamak için, kimi meşru haklarından dahi feragat etmelidir. Ümmetin maslahatını kendi maslahatına tercih etmek, bunu gerektirir.
- Lider ve idarecilerin; akrabalarını yüksek bürokrasi ve idari kadrolara getirmesi, her dönem potansiyel tehlikedir.
Bu durum, zayıf karakterli ve köşeye sıkıştırmak için bahane arayanlar için, önemli bir koz ve saldırı için bahanedir. Hakikatte halifenin akrabası olan vali veya bürokratlar, hak ve adalet üzere olsalar bile, eleştirilerin hedefi olurlar. En iyisi, insanların su-i zanlarına sebep olacak atamalardan kaçınmaktır. Çünkü insanlar, en küçük bir sıkıntıda, “akrabalarına iltimas geçiyor” diyeceklerdir. Saldırı için hazır bekleyen muarızlar da üzerine on ekleyerek bunu yayacaklardır.
- Tüm idareciler için bir kontrol mekanizmasının bulunması gereklidir. Ancak üst makamların yakını olan kimseler, çok daha sıkı bir takip ve kontrol gerektirirler.
Çünkü onlar için istismar kapısı çok daha geniş manada açıktır. Özellikle karakter zaafı da varsa, bu durum ifsat ve bozgun için çok daha fazla kışkırtıcı olacaktır. Şu kısa ömrümüzde, bunun sayısız örneklerini gördük ve yaşadık. Üzülerek ifade etmeliyim ki, ilerde de benzeri üzücü durumları yaşamaya devam edeceğiz. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke... Muhammed Özkılınç