Dünyadır burası; bugün kar yağar yarın güneş açar. Allah’ın koyduğu düzen bize rağmen işler. Felaket sandığımız rahmet olur, rahmet diye sevindiğimiz imtihan.
Burada işlerin hep yolunda olması diye bir ihtimal yoktur!Dünyadır, yani yükseklerden inilen bir alçaklık, cennetlerden inilen bir süslü çukurdur. Her şeyin istediğimiz gibi olma ihtimali olan tek yer cennettir.
İşte bu dünyada, işleri zorlaştırmakta, düzeni yolunda gitmeyecek kadar karmaşık ve gereksiz kurgulamakta, üstümüze yoktur.
Şehirlerimizin birer valisi ya da kaymakamı vardır mesela, birer de belediye başkanı. Görev alanları kanunlarla belirlenmiş olsa da, nihayetinde aynı sokaklarda aynı insanlarla muhataptırlar. Kar vilayete de belediye de aynı oranda düşer. Vatandaş ise çoğu zaman, kimden ne beklemesi gerektiğini ve kime neden dolayı kızacağını karıştırır. Haklıdır çünkü halktır ve kağıtlarda yazanları çok da bilmez.
Aslında vali, belediye başkanının amiridir ancak biri atandığı diğeri seçildiği için, bir türlü denge kurulamaz. Malum, zamanımız halk oyunun en kutsal görüldüğü bir devre denk geldi.
Yukarıdaki bu sıkıntı yetmezmiş gibi bir de, şehrin ilçelere bölünerek daha fazla belediye başkanının olmasını sağlamış bulunuyoruz. Bravo bize! Koordinasyon işlerini zaten çok iyi bilir ve becerirdik. Üstüne bir de böyle farklı siyasi akımlardan olmasa bile farklı bakış ve hedefleri olan, kişisel politik gelecek hesapları yapan birkaç kişiyi daha da ekleyerek, bir organizasyon harikası kurgulamış bulunduk!
Normal zamanlarda pek göze batmasa da, sıkıntılı günlerde karşımıza dikilen bu tuhaf yapının bize sağladığı, çözümsüzlük ve anlamsız rekabet ortamından ibaret.
Büyükşehir vilayetle yarışır, ilçeler özerklik savaşı verir!
Sınırları ve yetkileri kağıt üzerinde belli olsa da, şehrin hangi sokağının ve kaldırımının kimin kontrolünde olduğu tespit edilmiş olsa da, yaşanan soğuk savaş, bu soğuk günlerde hiç çekilmez tatsızlıklara yol açabiliyor.
Oysa, belediye başkanlarının seçilmesine ve her 5 yılda bir halkı oy vermeye ikna etmek için anlamsız icraatlar yapmak zorunda hissetmesine hiç gerek yok.
Şehrin 5 yıllık değil, 50 hatta 100 yıllık planlarını, hiçbir oy kaygısı olmadan yapıp uygulayacak etkili ve yetkili idarecilerinin olması herhalde bu gidişatı değiştirebilir.
Belediye başkanlığı da pek ala, vilayete bağlı bir müdürlük olarak hizmetlerine devam eder. Yine yol, su ve atık gibi hizmetler sunulur. İl genel meclisi seçilir ve doğal başkanı vali olur. Şehrin sorunları orada konuşulur, çözüm aranır ve mümkün olan uygulanır.
Bu arada, tabelalardan makam araçlarına, adam kayırmalardan ihale fesatlarına kadar bir çok sıkıntının bugünden çok daha az oranlara ineceğini tahmin etmek zor değil.
Ülkenin başkentinde hükümetinin aldığı, örneğin yatay mimari gibi kararların yerel idareciler tarafından, gerek maddi menfaat gerekse salt politik karşıtlıktan dolayı uygulanmaması gibi tuhaflıklar son bulabilir.
Bugünden yarına değişme ihtimali görülmese de, bu sistemin bir alternatifinin olduğunu, olması gerektiğini düşünmek gerekiyor. Aksayan ve birbirine dolaşan hatta birbirine çelme takan güç ve otorite odaklarının, devlet ve halk işlerinin selametine göre düzenlenmesi gerekiyor.
Konumuzla ve köşemizle uyuşmasa da bu hafta bir değişiklik yaparak, görevinden istifa eden Abdülhamit Gül bey hakkında yapmakla yükümlü hissettiğim bir şahitliği yerine getirmek istiyorum.
Resmi görev ve hizmetlerini işin içinde olanlar zaten ifade ettiler. Bizimle ilgili yanı ise, hiçbir tanışıklığı olmayan birçok insanın hayatına dokunan “adalet eli” olması itibariyle her türlü takdirin üstündedir.
Karşılık beklemeksizin ve kayıtlara geçmeyen iyilikler, üstlenilen vazifenin sorumluluğunu yerine getirmenin yanında bilinen ya da bilinmeyen yerlere dikilen gül ağaçları, elbette ardında güzel bir manzara ve güzel bir koku bırakacaktır.
İsimlerin önüne yazılan makamlar kişiyi yüceltmez, yüksek şahsiyetlerin isimlerinin önüne yazılacaklara ihtiyacı olmaz. Bundandır, makamlar değişir ama adamlık hep devam eder, değişmez!
Yolu açık olsun. Dünyada ve ahirette, hayır ve iyiliklerinin karşılığını alsın.