Tıbbi sorunlarımız için doktorlara başvururuz. Sair ihtiyaçlarımızda; marangoz, elektrikçi, yapıcı, sıvacı, boyacı, tamirci vb. gereken sanatkârlara başvururuz. Fıkhi konularda da âlimlere başvurmamız gerekmez mi? Haddini bilenler, bunu yapıyor. Ancak; heyecanlı, samimi ama cahil bazı gençler, kalp ve kulak kapılarını kapamış, kör bir inatla tekfir ahkâmı kesmeye devam ediyorlar. Sormuyorlar, sorduklarında da, kendileri gibi heyecanlı gençlere soruyorlar. Okumuyorlar okuduklarında da asli kaynakları değil, ön yargılarını artıracak kitaplar okuyorlar.
Oy kullanmak vaciptir diyen âlimleri saymasak, caiz diyenâlimler, % 95 az değildir. Caiz değil diyense %birkaç kişidir.Yani caiz diyenler ortalama 49 kat daha fazladır. Vaciptir diyenler bu hesaba dâhil değil... Başka bir bakışla,caiz diyenlerin isabet ihtimali 49 kat fazla. Caiz değil diyenlerinse yanılma ihtimali 49 kat fazla. Şimdi elimizi vicdanımıza koyup düşünelim ve gereğini yapalım.
İyi niyetli gençlerin hamasi nutukları da normaldir. İnanıyorum ki onlar dinleye geldiklerihamasi nutuklardan etkileniyorlar.Olgunlaştıkça daha iyi anlayacak ve doğru olanı bulacaklardır.
Maide Suresi 44-45 ve 47 ayetlerin, sadece mealine bakıp ahkâm kesen kardeşlerim şunu bilsinler ki, kitaplığımdaki yaklaşık 15 tefsiri inceledim. Müfessir ve müçtehit ulemanın neredeyse hepsi, şu görüşte: “kim inkâr ederek veya hafife alarak, Allah (cc) ın indirdikleriyle hükmetmezse kâfir olur. Ama Allah (cc) hükümlerini inkâr ve istihfaf etmeksizin, şu veya bu sebeple beşeri kanunlarla hükmeden, fasık veya zalim olur ama kâfir olmaz.” Sadece örnek olarak iki müfessirin ifadelerini özetle sunalım. İbni Kesir (rh.a):
Ali bin Ebu Talha, İbniAbbas’dan (ra) rivayet eder ki, O (ra) şöyle demiştir: “Kim Allah’ın indirdiğini inkâr ederse kâfir olur, kimde Allah’ın indirdiğini ikrar eder de onunla hükmetmezse o zalim ve fasıktır.” ( Tefsir El Kur’an El Azim C.2 S.578 İbni kesir) bu ifade genel müfessirlerin de görüşlerinin özeti gibidir.
Kadı Beydavi (rh.a): “ Kim hafife alarak veya inkar ederek Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse, hafife aldığından ve başka hükümlerle hükmetme inat ve azgınlığından dolayı kafir olur,” dedikten sonra her üç vasfı ayrı uygulamalar için kaydeder. Şöyle ki:
-Kâfir oluşları inkârlarından dolayıdır.
-Zalim oluşları başka hükümlerle hükmedişlerindendir.
-Fasık oluşları ise emrin dışına çıkışlarındandır
(Envarut Tenzil ve Esrar Et Tevil C.1.S.268 Kadı Nasruddin Abdullah El Beydavi)
Ayrıca bakınız El Esas Fi Tefsir Said Havva C.3 S. 1395 ve TefsirulMunir. C.5.s.212 VehbeZuhayli )
“Ağır zarar hafif zararla izale edilir”Bu kural İslam’ın anayasa maddelerindendir. Biri ağır diğeri hafif iki tehlikeyle karşı karşıya kaldığımızda, hafif olana razı olup ağır zararı savmak, ruhsat hatta bazen vacip olur. Seçime katılıp zalimi savmak da bu kabildendir. Şurası net olarak biliniyor ki, seçime katılmamak daha kötü ve zalim olan idarecilerin gelmesi demektir. Bunun tartışılır yanı yok… Mesele şu an zoraki mahkûmu olduğumuz bu tağuti sistemin zulmünü engellemektir.
Oy kullanan % 20 lik bir zulme sebepse, oy kullanmayan % 80 lik zulme sebeptir. Başka bir hesapla (80-20=60) oy kullanan en az % 60 lık bir zulme engel olurken, oy kullanmayan % 60 lık bir zulme sebep olmaktadır.
Birileri tek tek örneklerle belediye başkanları veya milletvekillerinin kirli çamaşırlarından bahsediyorlar. Bu kardeşlerimiz resme büyük bakmıyorlar. Öncelikle şurası net olarak bilinmeli ki önümüzdeki seçim sıradan bir seçim değildir. Şu an bir kurtuluş savaşı içerisindeyiz. Hem de sadece ülkemizi değil, tüm ümmet diyarını, hatta tüm insanlığı ilgilendiren bir savaş. Zira batının insanlığı getirdiği nokta her aklıselim insanın malumudur. Ümmetin son kalesi olan Türkiye çökertilirse ümmet ve sonra insanlık çökertilecek. Eğer Türkiye ayağa kalkarsa ümmet kalkacaktır. Ümmet ise dünyada genleriyle oynan adaletin yeniden inşa ve ikamesine muktedir tek güçtür.
İtiraf ediyoruz ki; Akademyasıyla, Diyanetiyle, STK sıyla, Cemaat ve cemiyetleriyle birçoğumuz, işin ciddiyetini yeterince kavramış değiliz. Mevcut sistem içinde bir seçim kaybetmenin, ümmeti ilgilendiren bir savaşı kaybetmek kadar tehlikeli olduğunun farkında değiliz. Bu savaş kaybedilirse hangi ırk, dil, meşrep ve cemiyetten olursa olsun hiçbirimizin değil İslam’ca, insanca yaşama imkânımız kalmayacaktır.
“İki şerden hafif olanı tercih edilir” Bir zorba yolunuzu kesip, "Parmağını mı keseyim kolunu mu?" dese. Zalim bunu yapacak güçte, sizse karşı koyma imkânından yoksun iseniz, tabi ki kolunuzu kurtarmak için parmağınızı feda etmek zorundasınız. Bu vb. İslam fıkhının temel ilkeleri de oy kullanmanın cevazının delillerindendir.
Dolayısıyla daha zalim ve daha kötü olanların boyunduruğu altına girmemek, son yıllarda iyilik adına kazanılanları kaybetmemem için, her Müslüman sandığa gitmeli ve oyunu kullanmalıdır. Şurası nettir ki, biz oy kullansak da kullanmasak da seçimler olacak ve seçim neticesi yönetime gelenler oy kullanmayanlar da dâhil, bu ülkedeki herkesi yönetmeye devem edecekler. Selam… Dua…