Televizyona 5 cm’den burnunuzu dayayarak baktığınızda sadece bir takım noktacıklar ve karartılar görürsünüz. Ne oynadığını anlayabilmek içinse biraz geri çekilip, ekrana belli bir uzaklıktan bakmanız gerekir.
Dünya haritasının yeniden şekillenmeye başlandığı günümüz de, ülkenizin haritasının nasıl şekillenmeye çalışıldığını ve ülkenizin ne tarafa sürüklendiğini kavrayabilmek içinse günlük gazete ve televizyon haberlerinin tartışmaları arasından biraz nefes alarak; dün, bu gün ve yarın üçlemi arasında bağlantı kurmanız gerekir. Aksi halde yukarıda verdiğim örnekte ki burnunu televizyona dayamış seyirci misali sadece yanıp sönen karartılar görürsünüz.
Tarihte son nokta yoktur, olamaz da. Donmuş değil, dinamik bir süreçtir tarih.
Ne dersiniz irdeleyelim mi biraz?
Amerika Birleşik Devletleri;
Bugünkü dünyanın tek süper gücü. Özgürlükler diyarı. En büyük ekonomik güç. Tek askerinin bir damla kanı için dünyaya meydan okuyan, büyük hedefleri olan ve bu hedefler uğrunda gözünü kırpmadan her türlü riski alabilen, üstün donanımlı büyük savaş ordusu. Yani bir başka deyişle gözü kara bir uygarlık.
Önce biraz düne gidelim!
Sene 1995. Başkan Clinton Yahudi Kongresi’nde, “İran’a ambargo koyacağım” dedi ve koydu. ABD dünyayı, ABD’yi de Yahudi lobisi sevk ve idare ediyor. Bu lobinin ilk hedefi ise Ortadoğu’da bir İsrail devleti kurdurmaktı ve kurdurdu. Ardından ABD önce Mısır’ı Araplardan kopardı ve İsrail’i rahatlattı. Sonrasında ise düne değin kol kanat gererek İran’ın üzerine saldığı, silah sattığı Irak’ı parçaladı. Saddam’ı ise bir rivayete göre astı.
Neden? Çünkü Irak, İsrail için tehlikeli olmaya başlamıştı. Yani her şey İsrail için.
Peki, bugün 2019’da sırada ne var?
Böl, parçala ve yönet her zamanki taktikleri. Suriye’de bölündü nihayetinde. Golan tepelerine bayrak asmadıkları kaldı. İran hep hedefte. Günümüzde yaşanan son gelişmelere bakacak olursak kim bilir, belki de sıra da Türkiye var. Bazı okurlarımın “hadi canım sende” dediklerini duyar gibiyim. Ancak inanın bana “olmaz” demeyin ve sadece hafızalarınızı yoklayın.
Hatırladınız mı?
Şah Rıza Pehlevi döneminde İran’da ABD’nin en iyi müttefiklerindendi.
Senaryolar ve amaçlar bitmiyor. Hem de bir taşla bir kaç kuş.
Hafızalarımızı yoklamaya devam edelim. Ne demişti Başkan Bush, “Haçlı seferleri başlamıştır”. Yani Müslümanlığa karşı başlatılan haçlı seferlerini kastetmişti.
Ve sırada bir başka senaryo!
Sene 58’de ki Türkiye’yi, Irak’la Suriye’ye girmeye zorlayan senaryonun bir başka versiyonu olan; İran’la Türkiye’yi karşı karşıya getirme senaryosu. Yani Saddam Irak’ına yaptıramadıklarını Erdoğan’lı Türkiye’ye yaptırmak istiyorlar. Onun için Sünni-Şii, çatışmasını körükleyip, er ya da geç Türkiye Sünni cenahta yer alsın ve İran’a namlusunu çevirsin isteniyor. Ayrıca iki ülkenin, ABD’yi tehdit eden Çin ve Rusya’nın yanında yer almasını da engelleyerek elden ayaktan düşürmekse bir başka amaç.
Ya Irak’taki eskiyen siyasi Hacivatlara ne dersiniz. Hani şu bir zamanların başkaları tarafından kukla olarak kullanılan Hacivatları. Hacivat hatırlarsanız gölge oyununda ki meşhur şahsiyettir. Kendisini daima Karagöz’ü oyuna getirmeye kurgulamış ve bundan zevk alan bir karakterdir. Ama bütün Karagöz oyunları her ne hikmetse, Karagöz’ün Hacivat’ın suratına tükürmesiyle bitmiştir. Oyunun klasik formatı böyledir yani.
Bunlar; Büyük Ortadoğu Projesi’nin perde arkasında ki oynanan bazı oyunlarıdır. Acak gerek Türkiye, gerekse İran şimdiye dek bu oyunlara gelmedi.
Türkiye çok dikkatli olmalı. Müttefiklerimizi değiştirebiliriz ancak komşularımızı değiştiremeyiz. Kaldı ki Türkiye ile ABD hangi şartlarda müttefiktir, bunu bir düşünmemiz gerekir. Bana göre NATO harici herhangi bir müttefikliğimiz yok. Bu günlerde o da tehlikede ya…
Neden mi?
Çünkü ABD şimdi ki Türkiye haritasını kabul eden Lozan’ı değil, Türkiye’yi parçalayan Sevr Antlaşması’nı tanımıştır. 80’li yıllarda yeniden düzenlenen ABD Anayasası Willsson yasalarını aynen kabul ediyor. Bu yasaya göre ise; İsrail, Ermenistan ve Kürdistan’ı tanıyacaktır.
Bakın, bazı güçler Türkiye’nin ayağını mayına basılı tutmak istiyor, ayağımızı çektiğinizde mayın patlayacak. Şayet patlamıyorsa bu; toplumumuzun ahlak ve aile yapısının güçlüğünden, birlik ve beraberliğinden kaynaklanıyor. Siz kardeşinize hakim oluyorsunuz, kardeşinizde size.
Üfleyip pofladığınızı hissediyorum. Ne dersiniz şimdi biraz da yarınlara ümit var bakarak bir tahmin yürütelim mi?
Tahmin derken “Görünen köy kılavuz istemez” de derler ya…
Evet, Amerika hala büyük bir ekonomi ama, en fazla borcu olan ülke sıralamasında da baya mesafe kaydetmeye başladı. Ülkenin bir yüzü varlık diğer yüzü sefalet içerisinde. Önceleri tıkır tıkır işleyen derin devleti şimdilerde tıkanmaya başladı ve öyle sanıldığı kadar da borusunu öttüremiyor artık. Yıllardır İran’ı vurmak istiyor ama vuramıyor. Vietnam’ı henüz unutmamışken, Irak’a girdi, onu da yüzüne gözüne bulaştırdı. Bir batağa saplandı. Tıpkı doların hali gibi. Bir daha zor iflah olacağa benzer.
Ne demiş bir Kızılderili reisi, “ABD insanlığa ve tabiata karşı suçlu…”
ABD bu kadar kısa bir sürede dünyaya ve insanlığa çok ağır maliyeti olan tek uygarlık. Bu maliyetin karşılığını ise; deprem, hortum, sel, felaket, terör veya ekonomik bir krizle ödeyecek gibi. İnsanların ABD’ye olan nefreti artıyor. Ortadoğu’da haritaları yeniden çizeceğiz diyerek bölgeye dizayn ve nizam getirmeye kalkan ve jandarmalığa soyunan ABD büyük kayıplar veriyor. En büyük kaybı ise kızıldereli reisin dediği gibi insanlık karşısındaki “insanlık kredisi” ni kaybetmiş olmasıdır. Galiba Amerikan yüzyılının sonuna geliyoruz…
Vay koca uygarlık vay!
Vesselam...