Behlül-i Dânâ bir gün devrin halîfesi Hârûn Reşîd ile karşılaştı.

Halîfe; “Seni gördüğüme çok sevindim. Çünkü uzun zamandır seninle konuşmayı arzu ediyordum.” dedi.

Behlül, “Benim böyle bir arzum yoktu.” cevabını verdi.

Buna rağmen HârûnReşîd kendisinden nasîhat istedi.

“Ne nasîhatı istiyorsun? Şu sarayına bak, bir de kabirlere bak!

Bunlardan ibret almayan, nasîhat almayan nelerden alır!

Hâlin ne olacak, ey müminlerin emîri!

Yarın Cenâb-ı Hakk’ın huzûruna çıkacaksın.

Büyük küçük yaptığın her şeyden suâl olunacaksın.

Bunlara nasıl cevap vereceksin iyi düşün!

Bu hesap zamânında aç ve susuz olacaksın, çıplak bulunacaksın.

Orada bulunanlar sana bakıp gülecekler.

Perişan hâlin orada meydana çıkacak, başka nasîhatı ne yapacaksın?” dedi.