Sanırım hayatımda bunu yüzlerce kez tekrarlamışımdır.
Biz aydınlık aydınlık kutbunun değil, merhamet kutbunun insanlarıyız.
Biz hayatı sadece akıl ve mantık üzerinden değil, kalp ve gönül üzerinde de inşa ederiz.
Bizde iki kere dört değil, beş eder, altı eder, on altı eder.
Çünkü biz berekete inanan bir toplumuz.
Bizde karaborsacılık ve stokçuluk caiz olmadığı gibi, malını fahiş bir fiyata alıcıya satmakta caiz değildir.
Hele gele “gemisini kurtaran kaptandır" mantığı bizim hayatımızda asla yeri yoktur.
Hatta bizden önce kardeşinin, dostunun, arkadaşının, akrabasının gemisini kurtarmak vardır.
Evla olan da budur.
Enes bin Malik der ki, Medine’de pahalılık oldu. Fiyatlar yükseldiği için kâr haddi koyması istenildiğinde, Peygamber efendimiz, (Fiyatları koyan Allahüteâlâdır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben Allahüteâlâdan bereket isterim) buyurdu.
Yine bir başka hadiste Allah Rasulu, “Malı piyasaya süren kazanmış, pahalıya satmak için bekleten ise, Allâh’ın lânetine uğramıştır.” buyurmuştur.
Hele hele insanların geçimini zorlayarak yaptığı bir dönemde buna daha çok dikkat etmek gerekiyor.
Özellikle zaruri ihtiyaç dediğimiz ürünleri “serbest piyasa var” diyerek pahalı satmak biz Müslümanlar için büyük bir vebaldir.
Biz birbirimize merhamet edersek Allah’ta bize merhamet eder, azımızı çoğaltır, rızkımızı genişletir.
Hatırlatayım dedim!