“Alışverişlerinizde ölçü ve tartıyı doğru ve eksiksiz yapın. Alırken fazladan almak, verirken eksik vermek için ölçü ve tartı aletlerinizin ayarında oynayarak başkalarının hakkını kendinize geçirmeyin. Satış esnasında karşıdakinin göremeyeceği şekilde bir hile yaparak hakkını eksiltmeyin. Hakkınız olmadığı halde insanların emeğine konmak veya ucuza kapmak için mallarının değerini düşürmekle de haklarını yok saymayın.”
“Ölçü ve tartıyı tam ve doğru yapınız,insanların eşyalarını eksik vermeyiniz yeryüzünde dirlik-düzen sağlandıktan sonra orada bozgunculuk çıkarmayınız. Eğer mümin kimseler iseniz,sizin için hayırlı olan tutum budur.(Araf:85)
Buradaki ölçü ve tartıda hile yapılmasının yasaklanması, sadece ticari alanla sınırlı değildir. Bilakis sosyal hayatın tüm alanları ve yönleriyle de alakalıdır. Bu hükmün kapsamına hileli yollarla başkalarının malını kötüleyip değerini düşürmek gibi tüm hukuki haklarda olduğu gibi, ilmi ve beceri kabiliyetler, ahlaki faziletler gibi manevi haklar ve onursal değerler de dahildir. Bunları gizlemek veya yerlerini değiştirmek haramdır, emek hırsızlığıdır.
Ölçü ve tartıda hile yapma konusunun kapsamı baya geniştir: İmalattan ham maddenin karışımına, toptancıdan perakendeciye ve devletin kontrolünden sivil toplumdaki oto kontrol mekanizmalarına kadar uzanan geniş bir yelpazedir. Ölçü ve tartıda hile yapmak hak ve adaleti, merhamet ve şefkati önce ferdin ruhundan, sonra ailesinden, sonra da çevresinden siler götürür. Böyle bir ortamda din, ahlak, fazilet ve kardeşlik sadece kelimenin dar kalıbına sıkışıp kalır.
Toplumun bütün kesimleri az ya da çok bir şekilde ticaretin içindedir. İnsanlar ya alıcı ya da satıcıdır. Ticaret için kurulan tezgâhlara uğramayan hemen hemen kimse yoktur. Bu cihetle, herhangi bir ticari tezgahta hile yaptığına şahit olduğumuzda en azından imaen de olsa bunu sahibine hissettirmekle uyarmamız gerekir. Zira bu gibi muamele tarzına göz yummak münkeri hoş görmek olur ki, bütün bir toplumu ifsada götürecek ve belki yok edecek kadar bir tehlikelidir.
Kur’an’da ölçü ve tartıda hile yapan Medyen halkının ilahi hışma uğrayıp helak edilmeleri tarihi bir misal olarak tam on bir yerde geçmektedir. Bunun sebebi sonradan gelen nesillerin ibret alması içindir. Nitekim Şuayb aleyhisselam, Medyen ve Eyke halklarını uyarırken: “Sizden öncekiler, malca ve evlatça sizden daha güçlü idiler, ama bu onları Allah’ın gönderdiği azaptan kurtaramadı. O halde ibret almaz mısınız?” demektedir.
toplumun her ferdini ilgilendiren ticari muamelede dürüstlük, akidemiz ve ahlakımızın bir gereğidir. Bu dürüstlük misyonuyla Müslüman tüccarlar, İslam’ı yüzyıllarca dünyanın değişik bölgelerine yaymış, savaşa ihtiyaç bırakmadan ticaret ahlakıyla kitleleri İslam’a kazandırmışlardır. Mesela İslam’ın Güneydoğu Asya ülkelerine yayılması, tamamen dürüst ticari ilişkiler sayesinde gerçekleşmiştir.
ticaretle uğraşan Müslümanlar, ticaretini İslami kurallar dahilinde yaparlarken bu işi bir kazanç vesilesiyle birlikte aynı zamanda bir tebliğ aracı olarak da kullanmalıdırlar. Onların kuracakları her bir ticari anlaşma, aynı zamanda bir tanışma, yakınlaşma ve tebliğ ortamı fırsatını doğurmaktadır. Son olarak Peygamberimiz (sav)şöyle buyurmuşlardır. “Bize silah çeken bizden değilidir. Bize hile yapıp aldatan da bizden değildir.”(müslim)
Allah bizleri doğruluktan dürüstlükten ayırmasın inşallah. Her zaman doğru dürüst olan kullarından eylesin inşallah.