Geçici olan şu dünyada hepimiz birer yolcuyuz. Rabbimizin takdir ettiği kadar bir ömür sürüp, sonra da ebedi olan ahirete göç edeceğiz. Ahiret, dünyada yapıp ettiklerimizin karşılığını bulacağımız ebedi yurdumuzun adıdır. Ahirete iman ise altı iman esasından biridir.
Kıyamet mutlaka vuku bulacak, dünya hayatı bütün çekiciliği ve cazibesine rağmen bir gün sona erecektir. Bütün insanlar mahşerde Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda toplanacak, günahlarımız ve sevaplarımız Mîzan adı verilen şaşmaz terazide tartılacaktır.
Dünyada iman edip salih amel işleyenler ve güzel ahlakı düstur edinenler, Allah’ın rahmetine nail olacak ve cennete gireceklerdir. Bu hayatta sorumluluklarını ihmal edenler ise karşılığında cehennemde cezalarını çekeceklerdir.
Ahirete iman, dünya hayatımıza yön vermelidir. Hesap bilinci, bizi kötülüklerden alıkoymalı, iyiliklere yönlendirmelidir. Ebedi bir hayat düşüncesi, özümüzle, sözümüzle ve yaşantımızla bizi iyi bir insan, ideal bir mümin kılmalıdır.
Ahirete iman eden mümin, kendisiyle, ailesiyle, çevresiyle, canlı cansız bütün yaratılmışlarla barışık yaşar. Onun elinden ve dilinden hiç kimseye zarar gelmez. O, bir başkasının malına, canına, iffet ve onuruna kastedemez.
Hesap gününe inanan mümin, eşine iyi davranır. Evlatlarından şefkat ve merhameti esirgemez. Anne-babasının duasını almanın ve rızalarını kazanmanın gayretinde olur. Akraba ve komşularının hakkını gözetir. Yetime, yoksula, dara düşene el uzatır.
Ebedi hayata iman eden mümin, kötülüklerden uzak durur. Kin, ihtiras, haset ve düşmanlık gibi olumsuz duygularla hareket etmez. Kul ve kamu hakkı yemez. Kazancına haram bulaştırmaz. Huzuru ve mutluluğu, mal ve mülkte, makam ve mevkide, şan ve şöhrette değil, Allah’a imanda, ibadetlerin hazzında ve ahlakın güzelliğinde arar.
Bu dünyada ne ekersek ahirette onu biçeceğiz. Dünyada iyilik adına ne yaparsak ahirette onu göreceğiz. Dünyada hayır ve sadaka adına ne verirsek ahirette onu bulacağız.
Dünya hayatı ve ahiret hayatı arasında ki farkı bilmek, hesaba çekileceğimizin şuurunda olmak böylece ahiret bilinciyle bir hayat yaşamak akıl sahibi her insanın yapması gereken bir davranıştır. Dünya hayatının süsüne, cazibesine aldanıp ahiretini mahvetmek ise insanın hayatında yapacağı en büyük yanlıştır.
Bu dünya da insan boş yere yaratılmamıştır. Yaptıklarından herkes sorguya çekilecektir. Zalim zulmünün hesabını kâfir inkârının karşılığını görecektir.
Hiçbir şeyi boş yere ve hikmetsiz yaratmayan Hâkim olan Rabbimizin her şeyin kendisi için yaratıldığı insanı bu dünya hayatında yaşamının bir gayesi ve amacı olmaksızın yaratması mümkün müdür. Elbette mümkün değildir. Aklı Selim ve her mahlûkatın bir görevinin olduğunu anlayan her kişi kendisinin de bir görevi olduğunu da anlayacaktır.
Dünya hayatının geçici hevesleri bize ahireti unutturmasın. Ahirette bizi mahcup edecek her türlü söz ve davranıştan sakınalım. Unutmayalım ki, Rabbimiz, bizleri yaptıklarımızdan ve yapma imkânına sahip olduğumuz halde yapmadıklarımızdan da hesaba çekecektir.
Öyleyse bizler bu dünyaya aldanmamalıyız. Ahiret hayatının var olduğu bilinciyle bir yaşam sürmeliyiz. Yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimizi, ahiretin asıl yurdumuz olduğunu, muttakiler için mükâfat, ihsan yurdu olduğunun şuurunda olup buna göre bir hayat yaşamalıyız.
Selam ve dua ile.