Yeryüzünde kaç bin çeşit canlı olduğunu araştıra dursun bilim ehli, her gün yeni bir tür daha keşfetsinler. İnsan aklının ermediği, elini yetmediği, gözünün görmediği uzaklarda ve derinlerde daha kim bilir kaç yaratık hayat sürüyor, bilinmez. Ama bilinen ve değişmeyecek olan bir gerçek olarak; bizi Allah(cc) insan olarak yarattı ve bu kıyamete kadar böyle devam edecek.
Neslimizden gelenler de bizden öncekiler gibi insan olacak. Ulaştığımız bilgiler, gittiğimiz yıldızlar, isim taktığımız galaksiler, indiğimiz derinlikler ve çıkardığımız madenler hatta geliştirdiğimiz üstün teknolojiler de bu gerçeği değiştirmeyecek ve biz hep insan olacak kalacağız.
Bu hakikatin, varlıkların kendisi için yaratılmış olmasının verdiği bir üstünlük hali ve hissi varsa da; hata ve isyan gibi pek makbul olmayan yanları da bulunuyor. İnsan olmak demek; hata etmek, yanılmak, eksik kalmak, gücü yetmemek, yetişememek, geç kalmak, eli ermemek anlamlarını da beraberinde getiriyor ve bize hiç sormadan küfemize bırakıyor.
Sahip olduğumuz hiçbir maddi güç, bizi hatadan münezzeh kılamıyor.
Hiçbir savunma silahı Azrail(a)’ı durduramıyor.
Adımızın önüne ya da arkasına yapılacak hiçbir eklenti bizi insan üstü bir yaratığa dönüştürmüyor. Hoş öyle bir yaratık türünün mümkün olduğu da meçhul zaten.
Ve fakat; geçici bir süre de olsa, sahip olduklarımızla kendimizi başka bir şey sanmaya başlamamız da insanlıktan hep.
Makamlar ve sıfatlar, insanların tayin ettiği ve dünyada kalmaya mahkum, içeriğini de bizim doldurduğumuz basit kelimelerden ibaret aslında ama ne çok değer veriyoruz bunlara ve ne çok beğeniyoruz kendimizi.
Kibarcası; güvendiğimiz dağlara kar yağabilir, tutunduğumuz dallar kırılabilir. Çünkü Allah(cc), karın dağlara yağmasını ferman buyurmuş ve yine Allah(cc) taşıyabileceğinden daha fazla yük bindirilen dalların kırılmasını kanun olarak koymuştur. O’nun yazdığını değiştirebilecek yokken, bizim dağlara kar yağmayacak kadar güvenmemiz, dallara asla kırılmayacaklarmış gibi bütün ağırlığımızla asılmamız; kendi kabahatimiz, saflığımız ya da aptallığımız olur.
Herhangi bir meslek ehlini ya da insan tipini özelleştirerek, şunlar şöyle bunlar böyle yapıyor gibi genellemelerle, kendimizi temize çıkarmanın bir manası yok. İnsanın olduğu her yerde eksiklik olabilir ve hatalar yapılabilir. Bizi geliştiren, değiştiren ve belki umut verecek olan, hataların kabullenilip, dönülmesi, tekrar edilmemesi kararlılığı olabilir.
Bütün tedbirlere ve denetlemelere, nasihatlere ve engellere rağmen yine de birimizin ayağı kayabilir, eli kayabilir. Yapacak çok fazla bir şeyimiz yoktur; insan olduğunu hatırlamak ve insanın sadece hata eden değil, aynı zamanda tövbe de edebilen ve hatasından ders de alabilen bir canlı olduğunu, emanete ehil görüldüğünü ve dünyaya Allah(cc)’un halifesi olarak gönderildiğini hatırlamamız, hatırlamakla kalmayıp bu minvalde bir beklenti içine girmemiz gerekiyor.
Kendimiz ve çevremiz için, yakınlarımız ve uzaktan tanıdıklarımız için; iyilik istemek, kötülüklerden uzak kalmalarını temenni etmek ve bunun için çaba sarf etmek, bütün gayretlerine ve desteklerimize rağmen düşenlerimizi, en yakınındakilerden başlayarak, eli erenlerin ve gözü görenlerin tutması, kaldırması ve selamet yolunu salık vermesi gerekiyor.
Diğer insanlar için samimiyetle istediğimiz güzelliklerin, kendimiz için de dua yerine geçtiğini; başkalarının sevinçlerine vesile olmanın kendimiz ve ehlimiz için elle yapılan dua yerine geçtiğini; insan türünün diğer bütün canlılardan daha fazla, birlikte yaşamaya ve ıstılahi anlamı ile sadece namaz cemaati değil sosyal hayatta da cemaat olmaya ihtiyaç duyduğunu unutmamamız gerekiyor.
Hataları ve sevapları ile, eziyetleri ve destekleri ile, yükleri ve yardımları ile, acıları ve sevinçleri ile, yaraları ve havaları ile, susmaları ve konuşmaları ile, somurtmaları ve gülüşleri ile, görüşleri ve görmeyişleri ile, saldırmaları ve savunmaları ile, ihanetleri ve vefaları ile, kibirleri ve tevazuları ile, küfürleri ve imanları ile, hepimizi insanız ve insan olarak kalmaya devam edeceğiz.
Birbirimize insan gibi muamele edebilirsek, insanlığımızdan olmayız ve dahası, insanlığımıza bir katkımız olur.