Gazze’de binlerce masum, can verirken, dünyanın dört bir yanında vicdanlar uyanıyor, sesler yükseliyor, öfkeler kabarıyor...

1.       Gazze’de binlerce masum, can verirken, dünyanın dört bir yanında vicdanlar uyanıyor, sesler yükseliyor, öfkeler kabarıyor...

2.       Sergilenen vahşete eşlik eden ikiyüzlülük, insanların her şeyi yeniden ve en temelinden sorgulamasına yol açıyor. Ölümü öldürenler insanların dirilişine vesile oluyor. Binlerce -belki on binlerce- gayrimüslim, Gazze'lilerin gösterdiği direncin ve her şeye rağmen taşıdığı umudun kaynağını sorgularken, İslâm'ı tanıyor ve İslâm’la şerefleniyor.

3.       İsrail’in gücünün algı yönetimi ve manipülasyon olduğu tüm dünyanın gözünün önüne seriliyor. İsrail’in gücünü, savaş ve istihbarat kapasitesini, dünyayı nasıl yönettiğini, herkesin ona nasıl boyun eğdiğini, coğrafyamızda Siyonistlerden habersiz kuş uçmayacağını vs. telkin ettiler yıllarca bize. Ama tüm bunların kocaman bir balondan ibaret olduğu şimdi net olarak anlaşılmış durumdadır.

4.       İsrail'in her şeye kâdir olmadığını ve her şeye kadir olan Allah’ın (cc) salih ve sadık kullarının karşısında ne kadar da zelil olduğunu tüm insanlık gördü. Karşımızda her açıdan dökülen, hıncını sadece masumlardan alan, askerî operasyon kabiliyeti ve istihbaratı ciddi zaafa uğramış, moral yönünden çökmüş, kendisine yönelik nefret dalgasını körükleyen bir işgal ve terör örgütü var.

5.       “Aksa Tufanı” operasyonu, gerçek teröristlerin kim olduğunu net bir şekilde deşifre etti. Sadece esir takasları sırasında ortaya çıkan görüntüler, İsrail’in oluşturduğu bütün algıları yıktı. Dünya gerçek terörün ve teröristlerin İsrail olduğunu görerek öğrendi ve anladı.

6.       “Aksa Tufanı” sayesinde bir korku duvarı yıkıldı ve bir eşik aşıldı, bunun devamı da gelecektir. Yıllardır altı günde altı devleti alt etme algısıyla hava atıp duran Siyonist çetenin ne denli pejmürde ve zavallı olduğu net olarak anlaşıldı.

7.       “Aksa Tufanı” sonrasında yapılan katliam bize yeniden boykotun önemini hatırlattı. Boykotun, bir bilinç, bir mücadele, bir cephe, bir duruş olduğunu öğretti. Ancak bunun ömür boyu kuşanılması gereken bir bilinç, sonuna kadar sürdürülmesi gereken bir duruş olduğunu öğretti. Şu halde sadece Gazze değil, tüm Filistin ve hatta tüm İslam diyarı özgür olunca değin boykot hep gündemimizde olmalı. Boykot, sadece savaş zamanı değil hayat boyu sürmeli. Şehit İmam Hasan el-Benna’nın (rh.a) dediği gibi: “Sadece İslam Ümmetinin ürettiklerini kullan ve tüket. Mümkünse bir kuruşunun dahi İslam düşmanlarına gitmesine müsaade etme.”

8.       İslam’ın haram dediği şeyin adının, modern dilde adı boykottur. Yani boykot sadece gasıp ve cani güçlere karşı değil. Ahlaksızlığı yaymaya çalışan medya ve sosyal medya platformlarına karşı boykotta olmalıyız. Faiz müesseselerine karşı sürgit devam eden bir boykotumuz olmalı. Müslüman, zaten hayatı boyunca bazı yiyecekleri, bazı içecekleri, bazı giyecekleri, bazı mekânları, bazı kavramları, bazı insanları boykot eder. Yani imanımızla mücadele halindeki her şeye karşı boykot silahını kuşanmalıyız.

9.       “Aksa Tufanı” ve Gazze katliamı bize bir kez gösterdi ki, İsrail bütün insanlık için bir tehdit ve tehlikedir. Çünkü peygamber katili bu melun kavim, tüm insanlığı kendisine köle olarak görmektedir. Kölelerin ise mülkiyet hakları yoktur. Dahası kölelerin elindeki tüm mallar, doğal olarak onların efendilerinin mülküdür. Dolayısıyla Yahudilerin ellerine imkân geçse ve cesaret etseler, tüm dünya insanlığına soykırım uygulamaktan asla geri durmazlar. Kaldı ki, LGBT, “nüfus planlaması” kamuflajıyla yaptığı nüfus kırımı, aileyi yıkma çabalarının hepsi bu büyük ce sinsi planın bir parçasıdır. Ne yazık ki, insanların çoğu hala farkında değiller.

10.   Yine Gazze’nin yiğit evlatları ve “Aksa Tufanı” bize öğretti ki, biz ancak ümmet ruhu ve İslam kardeşlik şuuruyla huzur, emniyet ve güvende olabiliriz. Kendimizi biliyoruz bileli yaşadıklarımız ve geçmişten de okuduklarımız bunu bize net olarak öğretti. Bunu mükerreren yaşayarak gördüğümüz halde yine de “tefrika” musibetine yenik düşüyoruz. “Birleştikçe tok oluruz, bölündükçe yok oluruz” diye sloganlar atıyoruz. Birlik ve beraberliğin edebiyatını çok güzel yapıyoruz. Ama iş pratiğe gelinde bölünmek için en küçük bir kıvılcım yetiyor. Birlik beraberlik ve vahdet için binlerce sebebimiz varken tefrika için bir sebep yetiveriyor.

11.   Bu coğrafyada Müslümanlar olarak bir istikbal hayal ediyorsak, bu düşmanlığa karşı her boyutta mücadele vermek zorundayız. Usulüyle içeriğiyle uzun soluklu ve tutarlı stratejiyle harekete geçmek zorundayız. Kesintisiz, gayretle, azimle ve çok çalışmamız gerektiğini yaşayarak gördük. “Aksa Tufanı” Durmadan, dinlenmeden, neticeyi hemencecik beklemeden, ihlasla ve sabırla her alanda çalışmamız gerektiğini aksi takdirde sadece askeri alandaki çalışmanın tek başına yeterli olmayacağını da öğretti. Düşmanı zayıflatmanın, mevzi kazanmanın, hedefe yol alabilmenin ve bizden sonrakilere sağlam bir emanet bırakabilmenin tek yolu bu…

Aksa Tufanı bir yol ayrımı bir kırılma noktasıdır. 7 Ekim sonrası hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu bir yol ayrımıdır bu bir kırılma noktasıdır bu her birimizin omzuna sorumluluk yükleyen bir süreçtir. Filistin’in, Kudüs’ün, Mescidi Aksanın, milyonlarca dul, yetim ve kimsesiz mazlumların sorumluluğu omuzlarımızda… Tarihin omuzlarımıza yüklediği bu sorumluluktan kaçmak mümkün olmadığına göre, yükü gönüllü biçimde omuzlamaktan başka çare görünmüyor. Sorumluluğumuzun gereğini yapmak konusunda Allah (cc) yar ve yardımız olsun. Subhaneke... Bi-hamdike... Esteğfiruke...