“Aksa Tufanı” batının kapkara yüzünü bir kere daha ortaya çıkardı. Yıllardır dünya insanlarına “demokrasi” “insan hakları” nutukları atan ABD, AB ve diğer batı ülkeleri, edebiyatını yaptıkları hukukun neresindedirler. Daha önceleri yaldızlı sözlerle kamufle ettikleri vahşet, katliam, işgal ve talanlarını artık örtemiyorlar.

Asyadan Afrikaya, Avrupadan Amerika kıtasına varıncaya kadar, fıtratı bozulmamış olan insanlar, batı vahşetini görüyor ve bu vahşete dur demek için haykırıyor. Evet, hala iç karartan, yürek paralayan zulümler devam ediyor. Ama bu böyle gitmeyecektir. İnsanlık batının barbarlığını görüp yaşadıkça, batı balonunun havası inmeye devam edecek ve sonunda bu palavra ve yalanlarla şişirilmiş olan balon patlayacaktır.

Osmanlının son iki asrından bu yana batıya akın var. Siyasetçisinden, sanatçısına, işçisinden memuruna, öğrencisinden öğretim görevlisine varıncaya değin… Hala bu gün olmuş, kapağı batıya atmak için uğraşıp duran nice yığınlar var. Yanılıyorsunuz dostlar! BATI BATAKLIKTIR kendinize ve ehli iyalinize acıyorsanız, bu bataklıktan uzak durun ve uzak durdurun.

Fıtratı bozulmuş, altını tenekeyle değişen, helal yerine haramı, ahiret yerine dünyayı tercih edenlere bir diyeceğimiz yok. Kimi zaman magazin programlarında büyük bir coşku ve heyecanla, batının gece âlemlerini anlatan zavallılara ne diyebiliriz. Onlar güneşi bataklıkta kaybetmiş, karanlığa mahkûm zavallılardır. Ve aslında onlar da bu bataklığın sahibi batılılar da kurtarılmaya muhtaçtırlar.

Bunları cezbeden maddi şey, basit bir takım dünyalıklar ve geçici hazlardan başka nedir? Hani batıya özendirenler, batıdaki teknolojik ilerlemeleri baz alsalar, amenna. Ancak siz de takdir edersiniz ki, yıllardır, batı kültürünün gönüllü elçiliğini yapan “bizim mahalleli” (!) zavallıların maksatları başka. Onlara göre din afyon, İslam ise ortaçağ karanlığıdır.

Peki, tüm aydın, siyasetçi ve sanatçılar böyle mi? Elbette değil, yıllardır, “batı bataklıktır” “aman ha sakının” diye avazının çıktığı kadar feryat eden nice yiğit insanlar var. Ama aynı bataklığa bulaşmış olan medyamız, yıllarca o yiğitlerin seslerini, bataklığa batmış olan sarhoşların naralarıyla bastırdı. Maalesef halen de bu kepazeliği yapan niceleri var…

Bir de hala batının dürüstlüğünü ağızlarında sakız yapanlar var ki değme gitsin. Tabi batının dürüstlüğünün hemen akabinde İslam âleminin karanlıkları ve Müslümanların da sahtekârlıkları gericilikleri vs. gırla gider. Bu tartışmaları yapanlar öylesine kendinden geçerler ki, adeta tüm batılılar evliya, tüm Müslümanlar ise eşkıyadır.

Gelin doğru oturup doğru konuşalım. İslam âlemindeki sahtekâr ve dolandırıcılar, kimin ürünü? Biri diyebilir mi ki, bu kuşaklar, İslam şeriatının eseri. Sahtekâr, dolandırıcı, hokkabaz, saygı sevgi bilmeyen bu nesiller, en az iki asırdır yoğun bir şekilde batı kültürünün etkisindedirler. Batı kültürü, elindeki medya vd. kitle iletişim organları vesilesiyle hayatımızın her yanı kuşatmıştır. Sadece çarşı ve sokaklarımız değil, evlerimiz, işyerlerimiz, çarşılarımız, okullarımız, ticaretimiz, yediklerimiz, içtiklerimiz, giydiklerimiz, zihinlerimiz, kısaca, sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik hayatımız, serapa emperyalist kültürün hegemonyası altındadır.

Yine batı tarafından 60 parçaya bölünen İslam ülkelerinin herhangi birinde, Allah (cc) ve Resulünün istediği manada bir İslam şeriatı var mıdır? Tüm İslam diyarı ve tüm dünya neredeyse üç asırdır, batı kültürünün etkisinde midir? Gücü eline geçiren batı, bir yandan, devasa medya gücüyle, modayı, müziği, futbolu, çıplaklık ve her tür ahlaksızlığı; özgürlük ve çağdaşlık adı altında dünyaya dayatıyor. Diğer yandan her vesileyle İslam’ı kapkara, Müslümanı da örümcek kafalı vs. olarak göstermektedir.

Şu halde İslam diyarında ve dünyanın diğer ülkelerinde sahtekâr ve dolandırıcı olanlar; ister Müslümanlardan, isterse gayri Müslümlerden olsun, hepsi de batı kültürünün eseridirler. İslam şeriatının değil. Şimdi batı eğer dürüstse, önce kendi suçunu İslam’ın ve Müslümanların üzerine atmasın. Dünyayı kasıp kavuran şer ve kötülükler, nerede oluşa olsun, batı kültürünün eseridirler.

Şu halde, İslam âleminde dürüst olmayan, sahtekârlık yapanlar, mahz adalet olan İslam şeriatının değil, batı kültürünün ürünüdürler. İnsanlık İslam kültürünün etkisindeyken, dünya böylesine çirkef değildir. Bu gün olduğu gibi, her yanı anarşi, kaos ve kargaşa kaplamamıştı. Ne zaman ki güç dengeleri değişip İslam ümmeti zaafa uğratıldı. Ondan sonra peyderpey İslam’ın adaleti kayboldu. Onun yerini batının çağdaş eşkıyalığı, zorbalığı, işgal, sömürü ve talanları aldı. Tabi doğal olarak tüm dünyayı, vahşi batının hazları putlaştıran maddeperest kültürü kaplayı verdi.

Ama bu böyle gitmez. Dünya, batı kültürünün ürettiği bunca karanlıkların ağırlığını çekemez. Başta batı olmak üzere, batı kültürünün etkisinde olan tüm coğrafya ve insanlık, ya İslam’ın adaleti, fazilet ve erdemiyle hayat bulacaktır. Ya da er veya geç batının şer girdabında boğulacaktır. Ümidimiz ve imanımız gereği biz birinci şıkkı ümit edip bekliyoruz. Subhaneke... Bi-hamdike... Esteğfiruke...