Önce yola çıkmak lazım. Ömrünü oturmaya adamak, yürüyenlere sataşmayı beraberinde getirir…

Söze talip olmalıyız önce. Söze HÂKİM olmalıyız, konuştuğunda hayrı konuşmak için önce söz sahibi olmalıyız.

Çünkü önce söz vardı, insan da söz verdi Rabbine. Kimi verdiği sözün arkasında dururken, kimi arkasına attı sözünü;“her şeye umarsızca ve sözü yok sayarcasına…”

Ve dünya Sözlerinin arkasında duranlarla; sözlerini arkasına atanların savaş meydanı oldu…

Gönderilen Vahyi hayatına hâkim kılmaya söz verdi kimi zaman, dostunun Allah ve dostları olduğunu ve Rabbine kulluğa söz verdi. Sözlerinde durmayanlar, Şeytanın sözlerine kulak vermeye başladı. Çünkü fıtrat boşluk kabul etmeksizin söze ihtiyacı olarak yaratılmıştı.

Kulluğunun yerini karıştırdı. Kime kulluk edeceğini karıştırdı. Çünkü Rabbinin sözünü gündeminden çıkardı.

Önce “kara kutu” girdi hayatına. Futbol, Festival ve Film üçlemesinden yola çıkarak kapladı tüm gündemleri… Ardından ceplere aklı olduğu iddia edilen telefon girdi. Adına akıllı telefon dendi ki, insan aklını ona teslim ederek ahmaklaşsın diye… Ve oldu da… Facebook takip etti bu çılgın üçlemeyi. Ve sonrasında insan kendini sergilemeye başladı… Açları düşünmeden, yediklerini paylaştı, Yetimi düşünmeden sevdiklerini, Ölümü düşünmeden Gönlünü paylaştı…

Hiçbir özel hayat hakkı sunmadan kendine, başkalarına sunmaya başladı hayatını. Başkaları için yapar oldu tüm eylemlerini. Oysa Vahy ile tanışık olsaydı bilecekti ki, Nefs azar… Kendini üstün gören firavunlaşır. BEN dedirten her eylem BİZ-liği hayattan uzaklaştırır ve Bencillik hapsine tutsak yaşamaya başlarsın...

Sahi, KUDÜS meselesi vardı ya uzaklarda… İşte neden çözülmüyor okudunuz yukarıda ki satırlarda…