Türkiye önemli bir sürecin içerisinde. Büyük bir değişime yelken açıldı. Değişimlerse; sancılı günleri, ayları, hatta bazen yılları da beraberinde getirir. Mutlu bir doğum öncesinin çekilen sancılarıdır bunlar. Elbette ki bazı hatalar ve tökezlemeler olacaktır. Ancak netice itibarıyla; düşeceğiz, yuvarlanacağız ama (her ne kadar henüz düşmüş de sayılmazsak) düştüğümüz yerden kalkamasını bileceğiz.
Bakın ne diyor, Yüceler Yücesi kitabında, “Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasından, gece ile gündüzün bir biri ardına gelişinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten indiripte ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzündeki her canlıyı yaymasında, rüzgarları, yer ile gök arasında Allah’ın buyruğuna bağlı hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, düşünen toplum için, (Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlayan, üstün güçlerini gösteren) nice ayet ve alametler vardır.” (Bakara; 164)
Her türlü ve herşeyi görebilmek isteyenlere ayet açık. Ama ayet de de belirtildiği gibi ‘düşünen toplum için’ deniyor.
İyi de, ya toplum düşünmüyorsa!
Ya da düşünmek istemiyorsa!
Bütün bu hizmetlere kör ve sağır kalıp illa da odunumun parası diyorsa. İşte o zaman olacağı bellidir. Tam da Batı’nın istediği gibi, din düşmanlarının istediği gibi, vatanı bölmek isteyenlerin istediği gibi; Bayrağını indirerek, ezanını dindirerek, bir salyangoz misali; sürüne-sürüne; düşe-kalka; öle-dirile, el pençe divan ve korkular içerisinde yaşayıp gideceksin.
Tabi adına yaşamak denirse…
İçinizden birilerinin; “Ne anlatıyorsun yahu. Değmez bunlara!” şeklindeki seslerini de duymuyor değilim. Bu kadar aymazlara değmez elbette. Ama tabii bütün bu anlattıklarım birer vicdan meselesi. Ayakkabı köselesi değil yani! Vicdanlarını ayaklarındaki köselenin altına alanlar duymayacaklar beni, ya da bizleri. Ancak bir umut işte. Hani olur da, kim olduğumuzu hatırlarlarsa diyorum.
Biz kim miyiz?
-Korkusundan dünyanın en uzun savunma duvarı olarak bilinen ve uzunluğu 8.851,8 kilometre olan Çin Seddi yaptırılan Mete
-434 – 453 tarihleri arası Batı ve Doğu Roma İmparatorluklarının korkulu rüyası olup Avrupa’ya aman dileten Atilla
-26 Ağustos 1071’de 50 binlik ordusu ile 200 bin kişilik Bizans ordusunu yok ederek Türklere Anadolu’yu yurt eden Muhammed Alparslan
-1101 Haçlı Seferi’nde üç ayrı Haçlı ordusuna karşı kazandığı başarılarla Haçlı hareketini durdurup, İstanbul’dan Suriye’ye giden yolu hem Bizans, hem de Haçlı ordularına kapatarak, 2 bin kişi ile 500 bin Haçlı Ordusu’nu Hayat’a kadar kovalayan Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu, Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın oğlu ve ikinci Anadolu Selçuklu sultanı Kılıçarslan
-40 çerisi ile birlikte Çin Sarayı’nı basarak binlerce Çinli savaşçıyla cenk ettikten sonra şehadet şerbetini içen Kür-şad
-Gemileri karadan yürütüp çağ kapatıp çağ açan Fatih’in torunlarıyız.
Bu sayıdaki konu ile alakalı kıssamıza gelince:
Bir zamanlar, büyük bir dağda kartallar yuva yapmışlar. Bir kartal da 4 tane yumurtası ile bu dağda yaşıyormuş. Bir gün deprem olmuş ve yumurtalardan bir tanesi dağdan yuvarlana, yuvarlana, vadide yer alan bir çiftliğe kadar gitmiş. Bu çiftlik tavuk çiftliğiymiş. Çiftlikteki tavuklar, bu değişik ve normalden büyük yumurtayı sahiplenmeye karar vermişler. Yaşlı bir tavuk bu yumurtayı ve içinden çıkacak yavruyu, koruması altına alarak kuluçkaya yatmış. Bir gün, küçük kartal doğmuş ve çevresinde tavuklar gördüğü için kendini bir tavuk zannetmiş. Bütün tavuklar da ona bir tavuk gibi davranmışlar. Ailesini de çok seviyormuş. İçinden bazen kimim? Sorusu geçiyormuş. Ama o bir tavukmuş. Bunu böyle bilmeliymiş. Bir gün çiftlikte oyun oynarlarken, yukarı baktığında bir grup kartalın özgürce uçtuğunu görmüş. "Aman Allahım, ne kadar güzel uçuyorlar. Bende onlar gibi uçmayı çok isterdim." demiş. Tavuklar bu düşünceye hep birlikte gülmüşler. "Sen bir tavuksun ve tavuklar uçamazlar" demişler. Küçük kartal, artık daha sık gökyüzüne bakıyor ve uçan kartallar gibi uçmak, özgür olmak istiyormuş. Ne zaman bu düşüncesinden arkadaşlarına, ailesine bahsetse, sürekli hep şu cevabı alıyormuş "Sen bir tavuksun. Bırak bu hayalleri." Zamanla, küçük kartal da bu düşünceyi kabul etmiş. Hayal kurmaktan vazgeçmiş ve ömrünü bir tavuk olarak yaşamaya karar vermiş. Ve hayatının sonu geldiğinde de bir tavuk olarak ölmüş.
Mesaj: Bu dünyaya neden geldiğini ve kimin torunu olduğunu unutma! Zira ne olduğunu da. 3 kıtaya hükmetmiş bu milletin sırtında olmaz yaraları açtılar. Biz bu yaraları sarmış ve kıyama kalkacakken şimdi onları yeniden kaşıyarak kangrene çevirmek istiyorlar.
Artık uyan ve vicdanının sesini dinle, tavukların sözünü değil.
Vesselam…