Konuyla ilgili her kes bilir ki sünnet düşmanlığı yeni bir olay değildir. Ümmet içinde fitnelerin baş gösterdiği ilk yıllardan itibaren İslam’ı tahrif etme girişimleri de içeriden ve dışarıdan devam etmiştir. Bu işin başrolünde Medine sürgününü yiyen Yahudilerin olmasından daha doğal bir şey yoktur. Çünkü onlar oyun ve planlarıyla Medine’nin asli unsurları olan Evs ve Hazrec’i bir birine düşürmüş, zaman içinde Medine’nin patronu durumuna gelmişlerdir. Sonra yıllarca iki tarafa silah satıp onları bir birlerin kırdırarak, çok yönlü rantlar devşirmeye devam etmiştir.
Resulullah (sav) Medine’ye hicret edip Evs ve Hazreci İslam kardeşliğiyle birleştirince onların tüm planları alt üst olmuş, para muslukları tıkanmaya başlamıştı… Henüz Resulullah (sav) hayatta iken defalarca; Ensar ve Muhacir kardeşliğini, Evs ve Hazrec birliğini bozmak için planlar kurdular ama başaramadılar. Ama asla vazgeçmediler ve “Böl parçala ve yönet” tuzağını hep işlettiler. Şu anda da tüm güçleriyle buna devam ettikleri anlaşılmıyor mu?
Ölüm tarlalarına dönüştürülen İslam diyarında olan bitenleri, endişe ve acıyla izliyoruz. İhtilaflar… İftiraklar… Kardeş kavgaları… Hem ölenin hem de öldürenin tekbir getirdiği, sadistçe duygularla ve ibadet aşkıyla birbirlerini öldürebildikleri bu büyük fitne, nasıl oluştu zannediyoruz.
İşte bu fitnenin ilk kıvılcımını, Yahudi olan Abdullah bin Sebe’ Şiilik fitnesiyle çaktı. Şia’nın önemli bir düşmanlık sebebi, İslam Ümmetinin ittifakla kabul ettiği ve İslam’ın ikinci ana esası olan Sünnette, tamamen ayrılması ve ehli sünnetin hadis kaynaklarını kökten reddetmesidir. İbnu Sebe’ yahudisi ve İbnul Mihnef gibi münafıklar, ümmet içinde bir bölen olmaları için, Şia’yı tamamen uydurma bir Sünnete ikna ettiler. Şimdiki kimi sünnet düşmanları gibi sünneti kökten reddetseler, bölücü planları eksik kalırdı. Bunun yerine çelişlilerle dolu, Başta Sahabeler olmak üzere tüm Ehlisünneti tekfir eden bir din anlayışı inşa ettiler, bunu da Daha çok Sünnetle oynamaları sonucu başardılar. Çünkü Kura’nla oynamak o an için mümkün değildi…
Enteresandır asırlar sonra, yine Yahudi ve Haçlı ortak yapımı olan, Şia’nın zıt kutbu gibi görünen Harici Vahhabi anlayışta da temel ayırıcı öğe yine sünnettir. Bölünmenin derinleşmesi için ikinci bir zıt kutup gerekliydi o da üretildi. Normalde zıt kutuplar gibi görünen Şia ve Harici VahhabilerinDeaş vb. planlarda ittifak halinde olmaları gözden kaçmamalıdır.
Şu an sünnet düşmanlığı yapan medya hocalarına bakın, yaptıkları yine ümmeti bölmeye hizmet ediyor. Şimdilik basit ihtilaflar gibi duran bu girişimlerin de gelecekte nice kardeş kavgalarına sebep olacak nice iftiraklara dönüşmeyeceğini kim söyleyebilir.
Dolayısıyla şunu iyi bilelim ki Sünnet etrafında yıllardır estirilen şüphe fırtınaları doğal ilmi ihtilaflar değildir.Siyasi içerikli, ümmet arasında tefirka, kin, nefret ve sonunda kardeş kavgaları çıkarmaya yönelik kasıtlı sinsi planlardır. İşte Suriye, Irak, Afrika, Yemen, Afganistan ve hatta Türkiye’de olan bitenlere bakınız.
Tabi bu “Kura’n İslam’ı” söylemlerini dillendiren ve Sünnet konusunda kafa karıştıranların hepsinin hain olması gerekmez. Birkaç tane Pensilvanlayalı misali hain başı çekerken nice saf, dar ufuklu, çıkar düşkünü veya şöhret budalası olanlar da bilerek ve ya bilmeyerek bu fitne değirmenine su taşırlar. Böylesi planların deşifre olması, kimi zaman 40-50 yıl, bazen da asırlar alıyor. Sonradan gelen kuşaklar bunu anlayıncaya kadar, zaten atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor. Plan kurucular hedefine varıyor. Artık ihanetin farkına varıp işi çözenler de bir şey yapamıyorlar. Hatta şimdi olduğu gibi çoğu kere bağnazlık, tutuculuk vb. yaftalar yemekle kalıyorlar.
Kimi medyanın bu sünnet düşmanlarına sonuna kadar destek olması, tehlikeyi ciddi oranda büyütüyor. İslam’ı çarpıtan din cambazlarının seslerinin gür çıkması, haklı olmalarından veya onlara verilecek cevap olmadığından değil, bu kasıtlı medyanın taraflı tutumundandır. Dolayısıyla ümmet olarak büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. İşin şakaya, ihmale gelir yanı yok. Sözü olanlar şimdi söylemeli. Yapacağı olanlar şimdi yapmalı yoksa yarın çok geç olabilir.
İmam Malik'e ulaştığına göre, Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmazsınız: Allah'ın Kitabı ve Resulünün sünneti."
(Muvatta, Kader 3, 2, 899)
"...Gerçek şu ki, sizden, benden sonra yaşayacak olanlar, pek çok ihtilaf görecektir. Binaenaleyh siz benim sünnetime ve doğru yola iletilmiş Raşit halifelerin sünnetine, azı dişlerinizle ısırırcasına sımsıkı sarılın. Uydurulmuş işlerden sakının. Çünkü her uyduruk iş, bid'at; her bid'at da sapıklık sebebidir."
(EbûDavûd, Sünnet 5; Tirmizî, İlim 16, İbniMace, Mukaddime 6, Dârimî, Mukaddime 16, Ahmed b Hanbel, Müsned, IV, 126, 127, İbniHıbbân, Sahih I, 166-167.) Selam… Dua…