Bir “pandemi” veya “plandemi” gölgesinde de olsa, rahmet ve mağfiret ayının gölgesi bir kez daha üzerimize düştü elhamdulillah. Bu salgın hastalık sebebiyle geçen yıl, buruk geçen ramazanımız, bu yıl da kısmen buruk geçecek gibi. Ancak riskleri fırsata çevirmenin, her zaman bir yolu vardır. Bu sadece ekonomik hayatımızla ilgili değildir. Elbette sosyal ve manevi hayatımız için de bu riskli günleri fırsata çevirebiliriz. Bunun için, ibadetlerimizin camide yapamadığımız kısımlarını evde ailece yapmaya gayret edelim.
Her ramazan üzülerek şahit olduğumuz bir konu olan teravihin rekât sayısı tartışmalarını, art niyetli birileri, bu yıl “teravih var mı, yok mu?” moduna taşıdılar. Diğer boş tartışmalarda da çıtayı yükselmeyi deneyecekler. Çünkü onların niyeti, üzüm yemek değil, bekçi dövmek. Onlar bizim ramazanlarımızı bulandırmak istiyorlar. Onların bu boş tartışmalarına asla iltifat etmeyip kala almayalım ki, planları boşa çıksın.
Tavsiyeler
- Orucu tüm organlarımızla tutalım ki oruç da bizi tutsun.
- Faydasız söz ve davranışlardan sakınalım ki orucumuzun sevabı zail olmasın.
- Ramazan ayında namazlarımızı cemaatle ve camide kılalım.
- Teravih, kuşluk, evvabin ve teheccüt namazları üstünde daha dikkatli duralım. Sahura nasıl olsa kalkıyoruz teheccüde de biraz zaman ayıralım.
- Günlük Kur'an-ı kerim okumayı ihmal etmeyelim ve asgari iki hatim yapmaya çalışalım, bunlardan birisi de ailece okuyacağımız meal olsun.
- Resulullah (sav) tan me’sur olan günlük dua ve zikirlere önem verelim. Asgari 100 İstiğfar, 100 tevhid, 100 salâvat, 100 defa da “sübhanellahi vel hamdulillahi ve lê ilêhe illellahu vellahu ekber” gibi. Tercihen sabah-akşam me’surat (Resulullah (sav) ın tavsiye ettiği dua ve zikirlerin derlendiği kitapçık) okuyalım.
- “Pandemi” veya “plandemi” nedeniyle karşılıklı yapamadığımız iftar davetlerini, karşılıklı iftar yemeği paylaşmaya çevirelim. Hiçbirimiz bir tabak yemeğe muhtaç değiliz elbette ama her birimiz; paylaşmaya, sevgiye ve muhabbete muhtacız.
- Gücümüz oranında hayır ve hasenatta bulunalım, bunda da akrabaya öncelik verelim.
- Davet ve tebliğe her zaman ama bu ayda daha da önem verelim. Şeytanların zincire vurulmuş olmasından dolayı, bu ayda yapılan davet ve tebliğin etkisi çok daha fazla olacaktır.
- Camiye giderken komşu arkadaş ve akrabalarımızdan da birilerini davet edelim. Özellikle camide eda edemediğimiz teravihlerimizi, evimizde ailece eda edelim. Unutmayalım ki, Resulullah (sav) da teravihlerinin çoğunluğunu evinde kılmıştır.
- “Ramazan ve Şevval hilali” ve özellikle “teravih var mı yok mu?” tartışmalarına asla girmeyelim. Elbette takva olan hilalle amel etmektir. Ancak bu konuda birden fazla görüşün varlığını ve takvim hesabıyla amel etmenin de caiz olduğunu bilerek geniş davranmalı ve tartışmaya girmemeliyiz. Aksi halde bizi birbirimizle didiştirip uğraştırmak isteyenlerin dolmuşuna binmiş oluruz.
- Teravihin rekât sayısı ve camide cemaatle kılınması, toplu halde Kur'an okuma bid’atmıdır değimlidir vb. boş tartışmalara girmeyelim. Her dakikası altından değerli zamanımızı bu boş tartışmalar yerine taat ibadetle, Kur'anla, davet ve tebliğle değerlendirelim.
- Medyanın malaya’nilerine, belediyeler vb. kuruluşların, “ramazan eğlencesi” adı altında sergiledikleri müptezelliklere kanmayalım. Böyle yapan belediyeleri de uygun şekilde uyaralım.
- İslam düşmanı medyanın promosyonlarına karşı ise uyanık olalım. 11 ay boyunca İslam’a, Müslüman’a ve her tür manevi değere saldırıyı görev bilen medya, ramazan ayında niçin İslam hizmetkârı! Oluveriyor. Esasen İslam düşmanı olan medyanın, İslami eser diye verdiği her şeye ihtiyatla yaklaşmalıyız. Hele Kur'an mealiyse daha da dikkatli davranmalıyız. Zira nice çağdaş belamların da meal yazdıkları bilinmektedir.
- İtikâf sünnetini ihmal etmeyelim. Mümkünse son 10 gün, değilse 3 gün değilse en azından kadir gecesini itikâfta geçirmeye çalışalım. Unutulmaya başlayan en önemli sünnetlerden biri de itikâf sünnetidir.
- Sair zamanlar da her camiye girişimizde itikâfa niyet edelim. Nafile itikâfın zaman sınırı yok. Camiye her girişimizde itikâfa niyet edersek, camide geçirdiğimiz zaman yaptığımız ibadete ek ayrıca sevap olarak yazılır.
- Tüm bunlardan aile efradınızla beraber yapabildiklerimizi beraber yapalım. Esasen bu güzelliklerin hepsini sadece ramazanda da değil, mümkün mertebe ve her zaman aile efradınızla paylaşmalıyız. Ta ki çocuklarımız daha küçük yaşta Kur'an, namaz, cami, ders, sohbet vb. ibadetlere aşina olsunlar.
Yani oruç fiziki olarak bozulduğu gibi, metafizik / manevi olarak da bozulabilir. Kendi irademizle bilerek haram bakmak, haramı konuşmak veya dinlemek fiziken orucu bozmasa da manen bozar. Başka bir tabirle böyle bir durumda kişiden oruç borcu düşse de, oruçtan alacağı artı sevabı kaçırabilir ki bu, büyük bir kayıptır. Nitekim bazı hadislerde mealen: “Nice namaz kılanlara yorgunluk, oruç tutanlara açlık, gece namazına kalkanlara uykusuzluk, zekât ve infakta bulunanlara fakirlikten başka bir şeyin kalmayacağı” ifade edilir. Bir rivayette de nice amellerin, eski paçavra gibi sahibinin suratına fırlatılacağına dair uyarı yapılır.
Şu halde nice emeklerle işlediğimiz amellerimizin özellikle oruç gibi zahmetli bir ibadetin berhava olmamasına dikkat edelim. Orucumuzu tüm hücrelerimizle olmasa da bari tüm organlarımızla tutalım. Subhaneke... Bihamdike... Esteğfiruke...