Enes (r.a.) anlatıyor:
Biz Resûlullah (s.a.s.)’in huzurunda bulunuyor iken Efendimiz (s.a.s.) kısa bir süre uyuyuverdi. Daha sonra tebessüm ederek başını kaldırdı. Bizler:
“- Ey Allah’ın Resûlü! Tebessüm etmenize sebep nedir?” diye sorduk. Şöyle buyurdu:
“- Az önce bana bîr sûre indirildi” buyurup Kevser sûresini okudu. Sonra:
“- Kevser nedir, bilir misiniz?” diye sordu. Bizler:
“- Allah ve Resûlü daha iyi bilir” deyince şöyle buyurdu:
“- O aziz ve celil olan Rabbimin bana va‘dettiği bir ırmaktır. Onda pek çok hayır vardır. O kıyamet gününde ümmetimin su içmek için geleceği bir havuzdur. Etrafındaki kapları yıldızların sayısıncadır…” (Müslim, Salât 53-54)
Fahr-i Kâinat (s.a.s.) buyuruyor:
“Ben sizin Kevser havuzuna ilk erişeniniz olacak ve sizi orada karşılayacağım! Sizinle buluşma yerimiz o havuzdur. Ben şu an onu görüyorum! Ben sizin hakkınızda şehâdet edeceğim! Şu an bana yerin hazîneleri ve onların anahtarları verildi. Vallahi, sizin için benden sonra, müşrikliğe dönersiniz diye korkmam! Fakat ben, sizin için dünya ihtirâsına kapılır ve onun üzerinde birbirinizi kıskanırsınız, birbirinizi öldürürsünüz ve sizden öncekilerin yok olup gittikleri gibi siz de yok olur gidersiniz diye korkarım!..” (Buhârî, Tefsir 108/1; Müslim, Fezâil 31)
Şimdi şapkamızı önümüze koyup bir daha düşünelim.
Bize Allah Azze ve Celle tarafından geçici bir süreliğine ziynet olarak verilen ve içi süslü, eğlenceli bir oyun yeri olan bu fani dünya bizi ne kadar, ne ile ve nasıl oyalıyor?
Mülk Allah’ın olduğu halde, rızkı da Allah Subhan ve Teala verdiği halde bizim mal, mülk ile ilişkimiz ne durumdadır.
Rızkı herkese farklı farklı vererek dünya geçimliğini bir imtihan aracına döndürdüğü halde birimizde olup da diğerinde olmayanın farkındalığını nasıl imtihan ediyoruz?
Aç gözlülük, cimrilik, kibir, haset ile mücadelemiz bizi ne kadar tok gözlü, cömert, mütevazı ve gıpta sahibi yapmaktadır?
Selam ve dua ile…