Duvarcılar eskiden yani modern zamanların makinalarla üretilen yapı malzemeleri henüz yokken, taşlarla ördükleri duvarların köşelerine hem birleşmeyi sağlayacak hem de uzun süre yıpranmalara karşı direnecek sağlam taşlar koyarlardı ve bunlara köşe taşı derlerdi.
Bu taşlar çatının yükünü de duvarların birliğini de sağlayan noktalarda bulunuyor ve binaları ayakta tutan yapı elemanları olarak dikkat çekiyorlardı.
İnsanın şuur dünyasında kurulan binalar da taş taş yapılıyor, köşe taşları ile ayakta duruyor ve inancın ve fikrin çatısını ayakta tutuyor. Şuurlarımızın depremlere dayanıklı ve nesiller boyu bize hizmet edecek binalardan oluşması biraz da bizim elimizde. Okuduklarımız, düşündüklerimiz ve bunların yanında yaşadıklarımız, şahitlik ettiğimiz tarihi olaylar bizim için köşe taşları mesabesinde oluyor.
Herhangi bir sebeple sarsıldığımızda ya da çevremizde bizi koruyan duvarların durumundan endişe ettiğimizde hemen köşe taşlarına bakmamız gerekiyor. Bize, duvarın ne olduğunu ne işe yaradığını, neleri ayakta tuttuğunu ve nasıl korunacağını, hangi değerleri temsil ettiğini anlatacak olan köşe taşları, zor zamanlarda aklımıza yön veren, gönlümüzü ferahlatan, gözümüzü aydınlatan sağlam yapı elemanları olarak köşelerinde duruyorlar.
Her alanda olduğu gibi politik arenada da fikirlerimizin köşe taşları var. Üzerinde yaşadığımız ülkenin çatısını ayakta tutan, bize ve nesillerimize aidiyet duygusu yaşatan değerlerin oluşturduğu köşe taşları.
Adalet ve emniyet duygusu, neslimizin selametini sağlama arzusu, her bakımdan kendini ait hissettiği yerde olma ve ev sahipliği hissi, inancında ve yaşantısında özgür olma ihtiyacı, dilini ve kültürünü muhafaza içgüdüsü, hayatta kalma motivasyonu ve hayatını güzelleştirme hevesi ilk aklıma gelen köşe taşları olabilir.
Tabii ki her ev sahibi kendi hanesini istediği taşlarla inşa etme ve köşelerine de istediği taşları yerleştirme hakkına sahiptir. Kimisi rüzgârda savrulacak çadırları tercih eder, kimileri kayalarda oyulan mağaraları. Köşesiz binalar kuranlar da çıkacaktır. Her yöne çekilebilecek, her etkiye açık, içerdekileri sabit kadem yaşamaktan mahrum edecek binalar.
Şimdi önümüzde bir seçim var ve hep birlikte bir tercihte bulunacağız. Bütün mesele kendi köşe taşlarımıza uygun, duvarlarımızı ayakta tutacak ve binamızı koruyacak köşe taşlarını gözden kaçırmamakta.
Demokrasi sabit bir tarifi, şekli ya da uygulama biçimi olmayan, isteyenin kafasına göre değiştirdiği kurallarla oynanan ve “hükümdarın hükümdarlığı için halkına yalvardığı” bir kurguya dayalı yönetim biçimi olarak, bana pek makul ve normal gelmiyor. Sadece bizim ülkemizdeki verilerden dolayı değil, dünyanın meşhur demokrasilerinde de pek bir hayır görmüyorum.
Partilerin halkın idrak ve algılarıyla oynayarak tercihlerini yönlendirme becerisine dayalı bir seçim sisteminin sonuçları, ne kadar adaleti sağlar bilemeyeceğim. Demokrasiye inanan ve bir erdemi temsil ettiğini düşünenlerin ne yaşadığını, hangi güzel tecrübe sonucu bu sisteme hayran olduklarını da bilemiyorum.
Buna rağmen, bizim için tercih yapmak oldukça kolay olacak. Zira geldiğimiz noktada politikanın bütün çirkefliğini alenen görüyoruz. Yalanlar ve algı çalışmaları ile yönlendirme temelli bir politik duruşa sahip muhalefet, kaliteli bir rakip olmamasının verdiği gevşekliğe düşen iktidarı zorlamaktan aciz görünüyor.
Yine de geçmiş yılların tecrübelerini ve siyasi hareketlerin çatılarını ve duvarlarını, dahası köşe taşlarını gözden geçirdiğimizde manzara netlik kazanacaktır.
Büyük resme bakmak durumundayız. Arada bozuk ya da yanlış renkte bir bölge olması, birilerinin duygu ve şuurlarımızı hırpalaması bile artık bir sebep olarak görülemeyecek kadar ortalık karıştı.
Neticede olacak olan oluyor, her zamanki gibi. Kader hükmünü öyle güzel sebeplere dayandırarak ortaya koyar ki hepimizi kendimiz karar verdik ve yaptık zannederiz.
Öyle dualar vardır ki, bir ülkenin kaderini tayin edecek sebepleri ayağa kaldırır. Yeter ki Allah istesin; kalpler bir anda döner, bir anda şuurla dolar insanlar.
Pazartesi sabaha bir kaosla uyanmayı hiçbirimiz arzu etmeyiz. İçlerindeki kini zorla bastıran bazı kitlelerin ara ara kendini kaybedip, Müslümanlara fikren ve fiilen saldırıya geçmesi bizim için geleceğe dair bir habercidir.
Gücü tam olarak ele geçirdiklerinde neler olacağına dair bir ön bilgidir.
Geçen bir toplantıda söylediğimde gülüşmelere sebep olan “bir cisim yaklaşıyor” retoriği gerçekleşmeden bizi düşündürmeye başladı bile. Bu yaklaşan cismin, binamızı, duvarlarımızı ve neslimizi yıkmadan yok olup gitmesi en büyük arzumdur.
Endişeye mahal yok!
Olacak olan her ne ise, onu Allah tayin etmiştir, biliyor ve yaratıyordur.