DKV Gaziantep olarak, 2012 yılında mısırdan önemli bir üstadı konferans için davet etmiştik. Üstat eşiyle beraber gelmişti. Tercüme görevi de fakire verildi. Gayet faydalı, dolu dolu bir konferans olmuştu. Ertesi sabah, vakıf idaresi üstadın onuruna bir kahvaltı düzenlemişti. Ayrıca vakıf bayanlar kısmı için de üstatla birlikte gelen üstadın eşiyle bir söyleşi düzenlemişti. Onun da tercümesi fakire verildi.
Tanışma faslında bayanlar tarafından, misafir bacımıza tahsil durumu ve ne işle meşgul olduğu özellikle soruldu. Bacımız, hukuk fakültesi mezunu odluğunu, iki yıl avukatlık yaptıktan sonra görevi bırakıp ev hanımı olduğunu ifade etmişti gayet doğal bir şekilde. Tabi bizim bayanların tamamı hayretle; bir misafire, bir de birbirlerine bakınıyorlardı hayretler için de.
Duyduklarına inanamıyorlardı, sanki bir yanlışlık olduğunu düşünüyorlardı. Nasıl olurdu? Bir insan ömrünün şu kadarını ilim ve tahsile ayırdıktan, iyi bir fakülte bitirip resmen göreve de başladıktan sonra, nasıl ve neden görevinden ayrılsın. Hem de hiçbir baskı altında kalmadan, kendi isteği ve iradesiyle…
Hemen sordular. Neden işi terk etmiş?
Misafir bacımız, kulaklara küpe olacak ve bizim Türkiyeli bayanların çok ders almaları gereken iki sebep söyledi.
- Davam için. Evet, kadın olsun, erkek olsun davasının değerini kavramış bir insan için dava her şeyin üstünde değil midir? Bacımız bunu kavrayan binlerce akranından biri olarak bunu çok doğal bir şekilde ifade etmişti. Doğru olan da budur elbette.
- Ailem ve çocuklarım için. Hep diyoruz ya, bir anne çocuklarını emzirirken aslında geleceğin toplumunu, hatta ümmeti emzirir. Çocuğunu eğitip terbiye ederken de toplumu ve ümmeti eğitip terbiye eder. Şimdi bunun farkında olan bir anne, maaşı, parayı, mesleği, kariyeri vs. geçici değer ve hevesleri, dava ve çocuklarının ve dolayısıyla ümmetin üzerinde tutar mı?
Şimdi bizim Türkiye’mizde bırakın avukat, mühendis, doktor, öğretmen olmayı. Herhangi bir kurumda hizmetli kadrosu almış, temizlikçi bir bayan dahi, gereğinde ailesi, çocukları ve hele davası için işini terk eder mi? Bunu yapan bir kadın akıllı kabul edilir mi? En şuurlu, en mütedeyyin, en zahit bir bayan dahi, korkarım ki, kadroyu, maaşı hele kariyeri her şeyin üstünde tutar.
Hazır bir işe girmiş, maaşını almakta olan bir kadına; eşi: “Ben senin çalışmanı istemiyorum, işten ayrıl” dese, büyük ihtimalle kadın; eşine isyan etmek hatta yuvasını yıkmak pahasına da olsa işine dört elle sarılacaktır. Yuvasını ve eşini terk edecek ama işini terk etmeyecektir.
Çünkü bizde okuma ve tahsilin öncelikli hedefi, ekonomik özgürlük ve ayaklarının üstünde duran bir kadın olmaktır. Özgürlük ve ayaklarının üzerinde durmak, evlenip yuva kurmaktan önce gelmektedir. Böyle bir kadın, ancak kendisi gibi İslami dengeyi kaybetmiş; kariyer, para, heves ve hazları mananın önünde ve üstünde gören bir erkekle hayatını devam ettirebilir.
Allah (cc) nafaka görevini kadına değil, erkeğe yüklemiştir ama olsun. Kadın yine de çalışıp özgür(!) olmayı tercih eder. Kocaya itaat ve sair ayet ve hadisler de onu bağlayamaz. İşte o hadislerden sadece bir örnek: “İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim” (Tirmizî, Radâ` 10. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 40; İbni Mâce, Nikâh 4.)
Hâlbuki bizde erkeklerin ekonomik özgürlük diye bir düşüncesi yoktur. Aksine erkek hep bağımlı konumdadır. Kadın çok kere eşine gelir ve giderin hesabını sorar. Kimi zaman ciddi tartışmalara girer. Erkek, çalışmak zorunda olmayan ama kendi isteği hatta kendi zoruyla çalışan eşine hesap soramaz, ama kadın olur olmaz hesap sorar. Tüm bunlar, bizde kadının ne derece haddini aşmış olduğunun göstergeleridir.
Ancak bilinmelidir ki bu böyle devam edemez. Allah (cc) tüm eşya gibi çift yarattığı insanın bir kısmını erkek, bir kısmını da kadın kılmıştır. Erkeğe erkekçe, kadına da kadınca meziyet, hüner ve özellikler bahşetmiştir. Her birinin de özelliklerine göre hak ve sorumluluklar vermiştir. Bu hak ve sorumluluklarını yerini değiştirmek, yerle göğün yerini değiştirmek kadar ağır ve büyük bir hatadır. Mutlaka bir yerde patlar. Ailevi sorunların artarak devam etmekte olduğunu, endişe ve ibretle izliyoruz. Şimdi ya rabbimizin her birimiz için ön gördüğü, sorumluluk sınırlarına yeniden döneriz, ya da dünyada zelil ve rezil, ahirette de azaba müstahak oluruz. Allah (cc) encamımızı hayreylesin. Âmin. Selam… Dua…