Rahmetli babam ki, namı diğer “Deli Ökkeş” derler. Ondan bana miras kalan bir çift sözü ile başlayayım madem. “Oğlum bir kılın, bir kendire faydası vardır”..
Bilen var bilmeyen var, sözü tercüme edeyim hemen. Kıl, keçi ve koyunlardan kırpılan tüyleridir. Kendir ise bildiğimiz “Halat”tır. Çok öncelerden plastik halatlar henüz kullanılmıyordu, bu veçhile kamyonların üzerine örtülen çadırlar vs. diğer bilumum alanlarda bu halatlar kullanılıyordu.
Bu kısa enformasyondan sonra sözün derin manasına gelecek olur isek; Niyet halis, maksat mazbut ise yüzbinlerce incecik kıl tanesinden meydana gelen bir halatın içerisinde bir kıl olabilmek dahi seni önemli bir pozisyona getirir, mühim ve belki “Mübarek” kılar…
********
Gaziantep, kentler içerisinde coğrafik konumu, tarihsel öz geçmişi, genç nüfusu, müteşebbis insanı ve elbette turizm açısından hassaten UNESCO tescilli bir “Gastronomi” şehri olarak haklı bir üne sahip önemli bir yerleşim merkezidir.
Gaziantep’i önemli yapan unsurlardan bir tanesi de yıl içerisinde kenti “Çok önemli” şahsiyetlerin ziyaret etmesidir. Bu konuda neredeyse hiç boşu yoktur Antep’in. Gün geçmesin ki, ünlü bir sanatçı, tiyatrocu, ressam, bilim insanı, yazar, tarihçi, politikacı vesaire ziyaret etmesin…
Genellikle bu etkinliklerin çoğunu pas geçer gitmem!
Hemen celallenmeyin “Sen nasıl gazetecisin, hiç gitmemek olur mu” diye .
Gittim!.. Epeyce gitmişliğim oldu. Hatta öyle ki; Kendimi seriye bağlayıp “Ben gitmezsem kim gidecek?” Dediğim zamanlar çok oldu. Ancak uzun bir süre sonra gördüm ki “Hiçbir şey olmadı!..”
Keyif alamadım be dostlar. Vallahi beni kesmedi bu işler.
Ama neden?
-Ürünleri beğenmedim de ondan!
Gördüm ki, gelenlerin çoğu “Ürünü değil, kendini vitrine koyuyor”
Oysa bir pazara neden gider kişi?
“Satıcıyı almaya mı, satılanı almaya mı?”
Doğrusu ben satılana talip olurum. Satandan bana ne?
********
Basın İlan Kurumu ve İpekyolu Ajansının ortaklaşa organize ettiği “Turizm gazeteciliği ve Yazarlığı” konulu eğitim seminerine davet edildim.
Üç gün süren eğitim seminerine katılıp katılmama konusunda başta mütereddüt kalsam da, katılmaya karar verdim.
Sunum için sahnede yerini alan beyefendinin isminin “Cihat Zafer Demirel” olduğunu , BİK ve sair kurumlarda eğitim danışmanı olduğunu ve hatırı sayılır bir üne sahip olduğunu orada öğrendim.
Cihat hoca farklı bir tondan, farklı bir metodu seslendiriyordu. Anlattıkları, daha önce katıldığım seminerlerdekine benzese de, aslında benzeşmiyordu. Monoton kalıplar yerine hayatın içinden betimlemelerle hem izleyenin merakını celp ediyor, diğer yandan kalıcı kalıpları adeta şuuraltımıza perçinliyor, arada bir yaptığı esprileriyle de perçini iyice “Berkitiyordu”
Kendi hayatından örneklemeler yaptığında “Bunun içinden acaba ne çıkacak?” diye beklenti içine sokuyor, bittabi hemen arkasından gelen gol pasıyla topu filelere gönderiyordu!…
Mesela: Asıl başarı ya da başarısızlığın ayrıntılarda, hem de minicik teferruatlarda gizli olduğunu bazen kelimelerle ve bazen de “Vücut dili” ile anlatabiliyordu.
Bazı kimseler vardır. Çok bilgi sahibidirler ama “Bilge” değildir!
Bazı kişiler de var ki; Bildikleri yaşadıklarında gizlidir. Bilgileri, tecrübeleriyle kaimdir ve onları bildikleri değil, yaşadıkları bilge yapar…
Cihat hoca üç gün boyunca anlattı ve ben anlattıklarını dinledim. Aslında anlattıkları hepimizin hayatıydı! “Olduklarımız, olamadıklarımız, olmak istediklerimiz veya olmaya ramak kalıp başaramadıklarımız”
Niçin film izlersiniz?
Mesela ben bir film de kendimden bir şeyler görüyorsam daha çok ilgimi çeker. Kendi duygularım, arzularım ve geçmişimle geleceğim arasında ki “Med-Cezir”lerim…
Tüm bunlar beni filme yaklaştırır ve severek izlerim.
(Bugünlerde öyle bir film var şu sıralar keyifle seyrediyorum. TRT YAPIMI “Gönüldağı” dizisi, tavsiye ederim.)
Cihat hoca aslında bir film seyrettiriyordu ve o film de onu izleyen, dinleyen herkes kendisini görüyordu. “Turizm gazeteciliği ve yazarlığı eğitimi” ile birlikte hayat bilgisi derside veriyordu.
Öyle tahmin ediyorum ki; Bu seminere gelirken derin bir araştırma ve hazırlık safhasına girmemiştir. Zira “Ronaldo’nun taktik ihtiyacı yoktur. Sahaya çıkar ve top oynar!”
Hoca sahneye çıktı ve anlattı. Çok da güzel anlattı…
Başa dönersek; Kendir bir iyilik kervanıdır, insanlığın ihyası için, insanlık namına güzel şeyler yapmanın gayretidir. Madem öyle, o halde bu kendirin içerisinde bir kıl olmak, çok önemli bir insan olmak için en yeterli sebep değil midir?
Ülkemizin gelişimi ve hassaten, biz Gaziantep’li gazetecilerin mesleki gelişimine katkı sunmak için hayat deneyimlemelerini ve tecrübelerini bizimle paylaşarak “İyilik kendirine bir kıl olan” Cihat Zafer Demirel hocaya kalbi şükranlarımla…
*********
Bu hafta Gaziantep önemli bir misafiri ağırladı.
Bu hafta Cihat Zafer Demirel hoca Gaziantep’te idi…